İşte birinci mânâya göre olsa, onları şöyle ilzam ediyor ki: “Bizim Kur’ana misil getiremeyişimiz, büyüklerimizin de onu yapamayacaklarına delil değildir” diye olan hüccetlerini kesip atar.
Şayet ikinci mânâya nazaran olsa: Muarızları korkuturcasına ifhamdır ki: “Bizim için şâhidler, destekleyiciler yoktur” diye olan bahaneli sebep ileri sürmelerini keser, atar. Çünki hiçbir meslek yoktur ki, destekleyicileri ve şahidleri bulunmasın.
Eğer üçüncü mânâya göre olsa; onları, ağız açamıyacak derece susturmakla rezileylemektir ki; “Sizin menfaat beklediğiniz ve zararı sizden def’etme ümidini beslediğiniz aliheler; sizin çok çok ehemmiyet verdiğiniz bu işde nasıl olurda yanınızda yer almayıp, yardımcı olamamaktalar..
Amma
شُهَدَاءَ
kelimesine, hâslığı ifade eden
كُمْ
ü eklemesi ise, üstteki birinci mânânın pazusunu kuvvetlendirmektedir. Şöyleki lisan-ı ma’na ile der: “Sizin büyükler olarak bildiğiniz kimseler, sizinle içiçe ve beraberdirler, yanınızda da hazırdırlar. Hem aranızda hususî bir hal de mevcuddur. Eğer sizin o büyüklerinizin güçleri yetmiş olsaydı, elbette diriğetmez, size yardımcı olurlardı.
Kezalik, şu
كُمْ
lafzı, üstte olan ikinci mânânın kanadiyle de teması oluyor ki der; “Biz Kur’an tarafı; sizi destekleyip iltizam edenlerin ve sizin asabiyetinizi çekenlerin size yapacakları yardım ve şahidliklerini de kabul ederiz. Hal böyle iken, sizin o büyükleriniz dahi, butlanı bedihî olan bu hususa, yani Kur’anla muarazaya yardım etmeye ve destek vermeye cesaret edememektedirler.
İşte bu iki ma’nadan sonra;
كُمْ
lafzı, üçüncü mânânında (üstte izahı verilmiş üçüncü ma’na) kolunu tutup destekliyerek takviye ediyor. Yani, muarızları tamamen rüsvay etmek üzre diyorki; “Sizin ma’bud olarak ittihaz ettiğiniz sanem ve âliheleriniz, zann ve zu’munuzda ilah oldukları halde; nasıl oluyorda size yardımcı olamıyorlar?!”
Amma
مِنْ دُونِ اللّٰهِ
lafzı ise, yine üst tarafta geçen “üç mânâlara” münasebetdarâne bakmaktadır. İşte, birinci ma’naya nazaran olsa;
Şayet ikinci mânâya nazaran olsa: Muarızları korkuturcasına ifhamdır ki: “Bizim için şâhidler, destekleyiciler yoktur” diye olan bahaneli sebep ileri sürmelerini keser, atar. Çünki hiçbir meslek yoktur ki, destekleyicileri ve şahidleri bulunmasın.
Eğer üçüncü mânâya göre olsa; onları, ağız açamıyacak derece susturmakla rezileylemektir ki; “Sizin menfaat beklediğiniz ve zararı sizden def’etme ümidini beslediğiniz aliheler; sizin çok çok ehemmiyet verdiğiniz bu işde nasıl olurda yanınızda yer almayıp, yardımcı olamamaktalar..
Amma
شُهَدَاءَ
kelimesine, hâslığı ifade eden
كُمْ
ü eklemesi ise, üstteki birinci mânânın pazusunu kuvvetlendirmektedir. Şöyleki lisan-ı ma’na ile der: “Sizin büyükler olarak bildiğiniz kimseler, sizinle içiçe ve beraberdirler, yanınızda da hazırdırlar. Hem aranızda hususî bir hal de mevcuddur. Eğer sizin o büyüklerinizin güçleri yetmiş olsaydı, elbette diriğetmez, size yardımcı olurlardı.
Kezalik, şu
كُمْ
lafzı, üstte olan ikinci mânânın kanadiyle de teması oluyor ki der; “Biz Kur’an tarafı; sizi destekleyip iltizam edenlerin ve sizin asabiyetinizi çekenlerin size yapacakları yardım ve şahidliklerini de kabul ederiz. Hal böyle iken, sizin o büyükleriniz dahi, butlanı bedihî olan bu hususa, yani Kur’anla muarazaya yardım etmeye ve destek vermeye cesaret edememektedirler.
İşte bu iki ma’nadan sonra;
كُمْ
lafzı, üçüncü mânânında (üstte izahı verilmiş üçüncü ma’na) kolunu tutup destekliyerek takviye ediyor. Yani, muarızları tamamen rüsvay etmek üzre diyorki; “Sizin ma’bud olarak ittihaz ettiğiniz sanem ve âliheleriniz, zann ve zu’munuzda ilah oldukları halde; nasıl oluyorda size yardımcı olamıyorlar?!”
Amma
مِنْ دُونِ اللّٰهِ
lafzı ise, yine üst tarafta geçen “üç mânâlara” münasebetdarâne bakmaktadır. İşte, birinci ma’naya nazaran olsa;
Yükleniyor...