olur. Mu'ciz olan bir kelam ise, beşer kelamı olması mümkün değildir. Muhammed dahi (sav) görüyorsunuz ki bir beşerdir, bir insandır. Öyle ise Kur'an onun kelamı olamaz. Eğer şimdi “Kur'anın i'cazı zuhûr etsin” istiyorsanız, kendinizi tecrübe ediniz, tâ ki acziniz meydana çıksın. İşte meydan! Bir sûrenin mislini getirmeye teşebbüs etmek size şimdi vacibtir.

İşte barekallah şu Tenzil'e (Kur'an'a) ki, ne kadar vecîz söyledi.. Ve ne kadar da ağız açtırmıyacak derecede aciz bıraktı.

Amma

وَادْعُوا شُهَدَاءَكُمْ مِنْ دُونِ اللّٰهِ

nın nazmı ise, “üç vecih” iledir.

irinci Vecih: Kur’anın hükümlerine iman getirmeyenler derlerki: Bizim Kur'anın bir sûresinin mislini getirmekten aciz kalmaklığımız, bütün beşerin de aciz kalacağına delil olmaz.

Buna karşı Kur'an:

وَادْعُوا شُهَدَاءَكُمْ

kavliyle onları ifham eyler, susturur. Yani ki der; “Sizler bu işi yapıp beceremiyorsanız, büyüklerinizi ve reislerinizi de yardıma çağırabilirsiniz, çağırınız.

�kinci Vecih: Onlar zu'mediyorlar ki; (delilsizce didiniyorlarki:) “Biz eğer muarazaya kalkışırsak, bizi kim iltizam eder, benimser ve müdafa eder?”

Kur’an-ı Hakîm buna karşı: “Hiç bir meslek yoktur ki; onun asabiyetini çeken tarafdarları bulunmuş olmasın. Sizler muarazaya kalkışmış olsaydınız, hiç şübhesiz reisleriniz de meydana çıkar, sizi destekler ve yardımcı olurlardı.

�çüncü Vecih: Kur’an-ı Hakîm bu ayet ile sanki şöyle diyor. “Vaktaki Peygamber Aleyhisselatü Vesselam, Kur'anın Kelamullah olduğuna ve kendi Risaletinin şüphesizliğine Allah'ı istişhad eyledi. Cenab-ı Allah dahi Peygamberi tasdiken ona şâhitlik için, davasına i'caz'ın mührünü, sikkesini vaz eylemiştir. İşte eğer sizinde aliheleriniz ve büyüklerinizin size bir faideleri olacaksa, durmayın çağırın!” Bu çağrı, ehl-i inkara karşı gösterilen gazab ve şiddetin nihayet hudududur.


Yükleniyor...