irinci yol: Arab kavmi, bedevî ve ümmî bir millet idi. Yaşadıkları muhit de ümmîliklerine, bedeviyetlerine elverişli, münasib bir vaziyet-i acibede idi. Hal ve devran böyle yürümekte iken; Birden-bire Âlemde vukû' bulan âzim inkılablarla uyanıverdiler, gözleri açıldı. Evet Arab kavminin İslâmiyetten evvel, divanları şiir, ilimleri belağat idi. “SÛK-U ÜKÂZ” (Ukaz Panayırı) gibi yerlerde yarışmalar yapar, fesahatlarıyla iftihar ederlerdi. Hem Arab kavmi fıtraten en zekî bir millet idi. Bundan dolayıda zihnin cevelanına en çok ihtiyaç duymakta idiler. Aynı zamanda o günler, zihinlerinin cevelanı noktasında bahar faslı mesabesinde idi. Zira İslâmiyetin doğacağı günlerde şiir ve fesahatta çok terakkî etmişlerdi. İşte tam o sırada, birden Kur'an-ı Hakîm haşmet-i belağatıyla ufuklarında tulû' eyledi. Belağatlarının örnek misalleri olan ve Ka'benin duvarına altınla yazılmış “Muallakat-ı Seb'a”larını mahvedip nefesini kesti. Hal ve encam böyle olmakla; o belağat emîrleri ve fesahat hâkimleri olan fusaha ve bulağay-ı Arab, Kur'ana karşı muaraza'dan âciz kalıp, mukabil ağız açamadılar. Hal böyle iken; Peygamber Aleyhissalatü Vesselam uzun zaman onları şiddetli bir surette tehaddî ve muarazaya çağırıyor, âciz ve ebkem bırakıyordu. Peygamberin (A.M.) yaptığı bu çağrıda, “vay halinize!” diye onları levmediyor, perişan bırakıp rüsvay ediyordu. Bunun yanında, akıllarını sefihlikle, budalalıkla ta'nediyor ve a'sablarını tahrikedip, onları terzil ediyordu. Halbuki, o sıralarda Arapların öyle beliğleri vardıki; Kibirlerinden omuzlarını semavata değdiriyor, ve bazılarıda “Samakeyn”

{ Arab üslûbunda, kibir ve gururun son haddini ta'rif etmek için kullanılan bir teşbihdir. –Mütercim–}

denilen iki yıldıza boynuzuyla dokunup sürtünüyordu. Yani, fevkalade kibirli, kendilerinden belağat ve fesahat noktasından emin ve mağrur idiler. İşte bu belağat emîrleri eğer muarazaya kalkışmak için kendilerini yoklıyarak tecrübe edip, acz hissetmemiş olsalardı; katiyyen muarazadan çekilip sûkût etmezlerdi. Demek, onların şu acizlikleri içerisindeki suskunlukları, i'caz-ı Kur'anın delilidir. (Not: şu bölümlerde olan ifade ve ta'birler, Risale-i Nur'un 25. Sözünün baştaraflarında daha geniş ve daha câzibedar bir tarzda bulunmaktadır.

–Mütercim–


Yükleniyor...