teşekkülünden sonra, müteahhirin in’ikadı ancak oluşabiliyor. (Yani, Sonra gelenler, öncekilerin attıkları temel üzerine ancak mesailerini bina edebiliyorlar.) Hem önce gelmiş olanların attıkları temeller de, ancak mütearife ulum halini aldıktan sonra, arkadan gelenlere mukaddime ve esas olabiliyor.
İşte, bu sırra binaen: bir adam bundan on asır önce; halen tekemmül ve inkişaf etmiş haliyle bir fenni öğretmek, yada ona dair bir ilmi anlatmak istemiş olsa idi; –ki fenler, bilgiler birçok tecrübelerle tevellüd edebilmektedir.– ve insanları ona davet etmiş olsa idi; o vaziyette cumhûrun zihnini teşviş ve şaşırtmaktan başka ve insanların safsata ve muğalatalara düşürülmesinden gayrı bir faide vermiyecekti.
Buna binaen, Kur’an-ı Hakîm nâzil olduğu zaman, mesela dese idi ki: “Ey insanlar güneşin sûkût
{ Hazret-i Müellif şu haşiyeyi bilahere “Şuaat-ı Ma’rifetin Nebiyy” eserinde de Arapça ve Türkçesini beraberce şöyle kaydetmişlerdir: “Tefsirimde (yani şu “İşarat-ül İ’caz” eserinde) böyle yazmıştım
قد سنح لي في سنة دددد فيالمرض بين النّوم واليقظة في
﴾ وَ الشَّمْسُ تَجْرِي لِمُسْتَقَرٍّ ﴿ هذالمعنٰي، اءي في مُسْتَقَرَّ هَالاِسْتِقْرِارِ، مَنْظُومَتِهَ،
بِاِذْنِ اللَّه لتولّد جاذبته النَّظَّامَةَ لِلْمَنْظُومَةِ الشَّمْسِيَّةِ. وَلَوْ سَكَنَتْ وَسَكَتَتْ لَتَنَاثَرَتْ
اَيْ جَرْيَانُهَ
(Yani hicri 1333 senesinde (1916) bir hastalığımda uyku ile yakaza arasında kalbime
وَ الشَّمْسُ تَجْرِي لِمُسْتَقَرٍّ
hakkında sunuhat kabilinden şöyle gelmişti ki: “Güneş kendi müstekarrında, mihveri üzerinde Allah’ın izniyle olan cereyanı, manzumesini tanzim eden cazibesinin tevlidi içindir. Eğer şems, silkinmese, meyveleri düşecek.. silkinse, yemişleri olan seyyaratın istikrarları temin edilir. (Asar-ı Bediiye, 2. baskı sh.117)}
ve durgunluğuna ve küre-i arzın hareketine; ve bir damla suda (ya da Soyda)
{ Muhakemat kitabında “Soyda” ile kayıtlıdır. –Mütercim–}
bulunan milyon hayvanın içtimaı’na bakınız, ta Sâni’in azametini tasavvur edesiniz!” İşte o zaman, cumhurun hiss-i zahirîleri, yada galat-ı hisleri sebebiyle, ya tekzibe düşürecekti.. veya onları kendi nefisleriyle muğalataya ve buna karşı mükabereye sevk edecekti. Çünkü cumhur-u avam, dünyanın sathiyetini (düzlüğünü) ve güneşin döndüğünü, zahirî gözle, müşahede edildiği
İşte, bu sırra binaen: bir adam bundan on asır önce; halen tekemmül ve inkişaf etmiş haliyle bir fenni öğretmek, yada ona dair bir ilmi anlatmak istemiş olsa idi; –ki fenler, bilgiler birçok tecrübelerle tevellüd edebilmektedir.– ve insanları ona davet etmiş olsa idi; o vaziyette cumhûrun zihnini teşviş ve şaşırtmaktan başka ve insanların safsata ve muğalatalara düşürülmesinden gayrı bir faide vermiyecekti.
Buna binaen, Kur’an-ı Hakîm nâzil olduğu zaman, mesela dese idi ki: “Ey insanlar güneşin sûkût
{ Hazret-i Müellif şu haşiyeyi bilahere “Şuaat-ı Ma’rifetin Nebiyy” eserinde de Arapça ve Türkçesini beraberce şöyle kaydetmişlerdir: “Tefsirimde (yani şu “İşarat-ül İ’caz” eserinde) böyle yazmıştım
قد سنح لي في سنة دددد فيالمرض بين النّوم واليقظة في
﴾ وَ الشَّمْسُ تَجْرِي لِمُسْتَقَرٍّ ﴿ هذالمعنٰي، اءي في مُسْتَقَرَّ هَالاِسْتِقْرِارِ، مَنْظُومَتِهَ،
بِاِذْنِ اللَّه لتولّد جاذبته النَّظَّامَةَ لِلْمَنْظُومَةِ الشَّمْسِيَّةِ. وَلَوْ سَكَنَتْ وَسَكَتَتْ لَتَنَاثَرَتْ
اَيْ جَرْيَانُهَ
(Yani hicri 1333 senesinde (1916) bir hastalığımda uyku ile yakaza arasında kalbime
وَ الشَّمْسُ تَجْرِي لِمُسْتَقَرٍّ
hakkında sunuhat kabilinden şöyle gelmişti ki: “Güneş kendi müstekarrında, mihveri üzerinde Allah’ın izniyle olan cereyanı, manzumesini tanzim eden cazibesinin tevlidi içindir. Eğer şems, silkinmese, meyveleri düşecek.. silkinse, yemişleri olan seyyaratın istikrarları temin edilir. (Asar-ı Bediiye, 2. baskı sh.117)}
ve durgunluğuna ve küre-i arzın hareketine; ve bir damla suda (ya da Soyda)
{ Muhakemat kitabında “Soyda” ile kayıtlıdır. –Mütercim–}
bulunan milyon hayvanın içtimaı’na bakınız, ta Sâni’in azametini tasavvur edesiniz!” İşte o zaman, cumhurun hiss-i zahirîleri, yada galat-ı hisleri sebebiyle, ya tekzibe düşürecekti.. veya onları kendi nefisleriyle muğalataya ve buna karşı mükabereye sevk edecekti. Çünkü cumhur-u avam, dünyanın sathiyetini (düzlüğünü) ve güneşin döndüğünü, zahirî gözle, müşahede edildiği
Yükleniyor...