seviyesine inen ilahî tenezzülleridir.) Şu İlahî tenezzül ise, yani seviyelerine inerek, idraklerine göre hakikati anlatması, onların zihinlerini ünsiyetlendirmek içindir. Ve işte bunun için, Kur’an-ı Hakîm müteşabihatın suretlerini cumhur-u avamın nazarlarına bir minzar, bir dürbün olarak vaz’eylemiş-tir.
Görmez misin ki; belağat ehli olanlar dakik, nâzenin mânâların tasavvur edilebilmesi, ya da müteferrik, dağınık olanları toparlayıp tasviri yapılabilmesi için, istiareleri kesretle kullanmışlardır. İşte Kur’anda olan benzeri müteşabihatlar dahi, ğâmiz (gayr-ı vâzih) olan istiareler kısmındandır. Evet, o gibi istiareler, gâmiz hakikatların misalleri, sûretleri ve kabuklarıdırlar.
Amma gelelim; Kur’anda bazı ibarelerin anlaşılmasının güçlüğü ve muğlak olması meselesine: İşte bu husus iki tarz ile mülahazaya alınabilir. Biri: Ya mânânın incelik ve derinliğinden.. İkincisi: Ya da, üslubun îcazdarlık ve ulviyetindendir. Kur’an-ı Hakîm’in müşkilatı işte bu ikinci kabildendir.
Ama üçüncü şık ki; belağatın zıddı ve münafîsi olan –haşa– lafzın kabalığı, muğlaklık ve rekikliği ve de ibarenin mübhemlik ve düğümlülüğü meselesi ise; umum buleganın şehadetiyle Kur’an-ı Hakîm bundan kat’iyyen müberra ve uzaktır.
İşte gel, bak ey şüpheci efendi! Acaba en kolay ve zahmetsiz bir yolla, şu pek derin ve cumhur-u avamın efkarından çok uzak olan –üstte zikri geçen- benzeri hakikatları, istiare ve teşbihlerle avamın fehimlerine yakınlaştırmak, belağatın ta kendisi değil midir? Evet, belağat muktezay-ı hale mutabakattan ibarettir. Feteemmel!..
Amma ikinci reyb ve şüphe ki; kâinat ve mevcudatın yaradılış teşekkülü hakkında, Kur’an-ı Hakîm’in yeni fenlerin şerheyledikleri gibi değil, ibham ve icmal etmesi meselesidir. (Buna karşı cevabımız şudur)
Şunu iyi bilki: Alem şeceresinde bir meyl-ül istikmal vardır. (Yani, olgunlaşmaya doğru gitme meyli) ve bu ağaçtan teşa’ub etmiş, dallanmış olan insan dalında meyl-üt terakki başlamıştır. Bu meyl-üt terakki de, bir çekirdeğin vaziyeti gibi olup, neşv ü neması bir çok tecrübeler vasıtasıyla elde edilebiliyor. Fikirlerin de birbirine eklenmesi neticesi ve vasıtasıyla da şekilleniyor, genişliyor. Sonra da; birbirine dayanan tertiplenen ve eklenen fenleri ve ilimleri semere veriyor. Bu vaziyet ise, mütekaddimin
Görmez misin ki; belağat ehli olanlar dakik, nâzenin mânâların tasavvur edilebilmesi, ya da müteferrik, dağınık olanları toparlayıp tasviri yapılabilmesi için, istiareleri kesretle kullanmışlardır. İşte Kur’anda olan benzeri müteşabihatlar dahi, ğâmiz (gayr-ı vâzih) olan istiareler kısmındandır. Evet, o gibi istiareler, gâmiz hakikatların misalleri, sûretleri ve kabuklarıdırlar.
Amma gelelim; Kur’anda bazı ibarelerin anlaşılmasının güçlüğü ve muğlak olması meselesine: İşte bu husus iki tarz ile mülahazaya alınabilir. Biri: Ya mânânın incelik ve derinliğinden.. İkincisi: Ya da, üslubun îcazdarlık ve ulviyetindendir. Kur’an-ı Hakîm’in müşkilatı işte bu ikinci kabildendir.
Ama üçüncü şık ki; belağatın zıddı ve münafîsi olan –haşa– lafzın kabalığı, muğlaklık ve rekikliği ve de ibarenin mübhemlik ve düğümlülüğü meselesi ise; umum buleganın şehadetiyle Kur’an-ı Hakîm bundan kat’iyyen müberra ve uzaktır.
İşte gel, bak ey şüpheci efendi! Acaba en kolay ve zahmetsiz bir yolla, şu pek derin ve cumhur-u avamın efkarından çok uzak olan –üstte zikri geçen- benzeri hakikatları, istiare ve teşbihlerle avamın fehimlerine yakınlaştırmak, belağatın ta kendisi değil midir? Evet, belağat muktezay-ı hale mutabakattan ibarettir. Feteemmel!..
Amma ikinci reyb ve şüphe ki; kâinat ve mevcudatın yaradılış teşekkülü hakkında, Kur’an-ı Hakîm’in yeni fenlerin şerheyledikleri gibi değil, ibham ve icmal etmesi meselesidir. (Buna karşı cevabımız şudur)
Şunu iyi bilki: Alem şeceresinde bir meyl-ül istikmal vardır. (Yani, olgunlaşmaya doğru gitme meyli) ve bu ağaçtan teşa’ub etmiş, dallanmış olan insan dalında meyl-üt terakki başlamıştır. Bu meyl-üt terakki de, bir çekirdeğin vaziyeti gibi olup, neşv ü neması bir çok tecrübeler vasıtasıyla elde edilebiliyor. Fikirlerin de birbirine eklenmesi neticesi ve vasıtasıyla da şekilleniyor, genişliyor. Sonra da; birbirine dayanan tertiplenen ve eklenen fenleri ve ilimleri semere veriyor. Bu vaziyet ise, mütekaddimin
Yükleniyor...