“Biz kelam-ı ezelîden gelip, beşerin fikri ile ebede kadar refakat edeceğiz. Bu dünya hayatı kesildikten sonrada, teklif cihetinden sureten ayrılmışta olsak; maneviyatımız ve esrarımızla refakatımız devam edecek, yine beşerin (mü’minlerin) ruhlarını gıdalandıracak ve rehberliğimiz berdevam olacaktır.”
Ey arkadaş acaba
فَاْتُوا بِسُورَةٍ مِنْ مِثْلِهِ ..فَاِنْ لَمْ تَفْعَلُواوَلَنْ تَفْعَلُوا..
Ayeti yaptığı âciz bırakma meselesi (yani, meydan okuyup i’cazını izhar eyleyerek, münkirleri susturup acz içinde bırakması) şu mütalaasında bulunduğun ve şâhidi olduğun i’caz safhası, sana bürhanlarını tilavet etmiş olmuyor mu?
(ÜÇ MÜHİM SUALLERDİR) / İlk matbu nüsha.
Sonra şunu da bil ki:
وَاِنْ كُنْتُمْ فِي رَيْبٍ الخ...
ayeti; bazı insanların Şâri’in cumhuru irşadındaki maksadlarından ve efkârın müstaidliği nisbetinde ona göre yapılacak irşadın lüzumluluğundan gaflet ve cehaletleri sebebiyle, birçok şek ve şüphelere düştüklerini işaretle bildiriyor.. Ve bu şek ve şüphelerin menbaı da “üç şey” dir.
BİRİNCİSİ: Diyorlar ki: Kur’an-ı Hakîmde bazı müteşabihat ve müşkilatlar vardır. Halbuki, açık beyan ve vuzuhlu ifade üstüne mebnî, belağat üzerine kurulu olan Kur’an’ın i’cazına münafîdir, uygun düşmüyor.
İKİNCİSİ: Diyorlar: Kur’an’ın hilkat-i kâinat ve yaradılış keyfiyetine dair hakikatlerde ve buna bakan fenler ve ilimlerde yapmış olduğu ıtlak ve ibhamlar (yani, açık ve kesin ifadelerle beyan etmeyerek belirsizlik ve mutlaklık içerisinde bırakması) ta’lim ve irşadın mesleğine terstir ve münafidir?.
ÜÇÜNCÜSÜ: Yine şüpheciler diyorlar: Kur’an’ın bazı zevahiri, aklî delilin hilafı tarafına yaptığı zahirî meyillendirmeler; vaki’in ve aslın hilafını, yanlışlığını ihtimale getirmektedir. Bu ise, Kur’an’ın sıdkına doğru ve dürüstlüğüne muhaliftir, zıddır?!.
ELCEVAB: Bende tevfiki Allahtan isteyerek derim: Ey şekciler, şübheciler! Biliniz ki: Sizin noksanlık, eksiklik sebebi olarak tasavvur ettiğiniz o şeyler, Kur’an-ı Hakîmin sırr-ı i’cazının sıdkına şahitlerdir.
Ey arkadaş acaba
فَاْتُوا بِسُورَةٍ مِنْ مِثْلِهِ ..فَاِنْ لَمْ تَفْعَلُواوَلَنْ تَفْعَلُوا..
Ayeti yaptığı âciz bırakma meselesi (yani, meydan okuyup i’cazını izhar eyleyerek, münkirleri susturup acz içinde bırakması) şu mütalaasında bulunduğun ve şâhidi olduğun i’caz safhası, sana bürhanlarını tilavet etmiş olmuyor mu?
(ÜÇ MÜHİM SUALLERDİR) / İlk matbu nüsha.
Sonra şunu da bil ki:
وَاِنْ كُنْتُمْ فِي رَيْبٍ الخ...
ayeti; bazı insanların Şâri’in cumhuru irşadındaki maksadlarından ve efkârın müstaidliği nisbetinde ona göre yapılacak irşadın lüzumluluğundan gaflet ve cehaletleri sebebiyle, birçok şek ve şüphelere düştüklerini işaretle bildiriyor.. Ve bu şek ve şüphelerin menbaı da “üç şey” dir.
BİRİNCİSİ: Diyorlar ki: Kur’an-ı Hakîmde bazı müteşabihat ve müşkilatlar vardır. Halbuki, açık beyan ve vuzuhlu ifade üstüne mebnî, belağat üzerine kurulu olan Kur’an’ın i’cazına münafîdir, uygun düşmüyor.
İKİNCİSİ: Diyorlar: Kur’an’ın hilkat-i kâinat ve yaradılış keyfiyetine dair hakikatlerde ve buna bakan fenler ve ilimlerde yapmış olduğu ıtlak ve ibhamlar (yani, açık ve kesin ifadelerle beyan etmeyerek belirsizlik ve mutlaklık içerisinde bırakması) ta’lim ve irşadın mesleğine terstir ve münafidir?.
ÜÇÜNCÜSÜ: Yine şüpheciler diyorlar: Kur’an’ın bazı zevahiri, aklî delilin hilafı tarafına yaptığı zahirî meyillendirmeler; vaki’in ve aslın hilafını, yanlışlığını ihtimale getirmektedir. Bu ise, Kur’an’ın sıdkına doğru ve dürüstlüğüne muhaliftir, zıddır?!.
ELCEVAB: Bende tevfiki Allahtan isteyerek derim: Ey şekciler, şübheciler! Biliniz ki: Sizin noksanlık, eksiklik sebebi olarak tasavvur ettiğiniz o şeyler, Kur’an-ı Hakîmin sırr-ı i’cazının sıdkına şahitlerdir.
Yükleniyor...