saltanatını az bir zaman zarfında şark ve garbı kaplar hale getirdi. İşte acaba bu halet, o zatın mesleğinin hakikat olduğuna ve davasında sadık bulunduğuna delalet etmiyor mu?!.

ltıncı Mesele: (Bu mesele, müstakbel sahifesi, husûsan Şariat, “yani: Şeraitın icraât ve tesiratı” meselesi hakkındadır). Buna göre, şu meselede dahi “dört nükte” nin mülahazaya alınması gerekmektedir.

Birinci Nükte: Bir şahıs, harika dahi olsa, ancak dört veya beş fennde mütehassıs ve meleke sahibi olabilir.

İkinci Nükte: Tek bir kelam, iki mütekellimden sudür ile, –mâna, mülahaza veya te’sir ve nüfüz etme itibarıyla– tefavüt edebiliyor. Kelam, aynı kelam iken, değişik olabiliyor, ki o iki mütekellimden birisinin sathilik ve cahilliğine delalet ettiği halde, öbür mütekellimin ise, meharet ve hazakatine delil olabiliyor. Halbuki kelam, yine ayni o kelamdır. Zira o iki konuşmacıdan birisi, kelamın mebde’ ve müntehasını nazara aldığı ve onun siyak ve sıbakını mulahaza edebildiği ve kelimelerin kendi arkadaşları ile olan münasebetini hazıra alıp, o sözün sarfedilmesine uyğun ve münasib zemin gözetlediği için, yerli yerince ve güzel bir tarzda isti’malettiğinden; hem o kelama münbit bir zemin araştırıp, bulup, onu onda zer’eylemesinden zahir olur ve anlaşılırki; o mütekellim, harika bir zattır ve o kelamı tekellümedende tam bir melekeye sahib olduğu bilinmiş olur.

İşte Kur’an-ı Hakîm’in umum fenlere ve bütün yeni keşif ve buluşlara bakan fezlekeleri hep bu kabildendir.

Üçüncü Nükte: günümüzde bir çok adetli haller ve alışılmış vaziyetler ve alışıla gelmiş, herkesçe bilinmiş işler ve şeyler vardırki, daha önceleri vaz’edilmiş temeller ve vasıtalar üzerine bina edilmeleri neticesinde mükemmel hale gelmişlerdir. Hatta bu gün çocukların bile oyuncağı gibi olmuş olan o şeyler iki asır

{1916 başında söylenen ve bu kitapta yazılan bu söz, bu günkü tarihiyle olan 2003 ile olsa, üç asır önce olmuş olur. –Mütercim–}

evvel olmuş olsalardı harika işlerden sayılacaklardı.


Yükleniyor...