Evet, onun harekât ve ef’aline tek tek ve tam bir dikkat ile bakıldığında bu, öyle olduğu gibi; mecmu-u harekât ve ahvaline birden bakabilsen; onun burhan-ı nübüvveti, gözler kamaştıran parıldayan bir şimşek gibi sana tecellî edecek ve sende göreceksin.
ÜÇÜNCÜ MESELE: bilmiş olki, Peygamberimizin Zat-ı Kerimi (A.S.M.) kendi Peygamberliğine delil olduğu gibi; geçmiş zaman ve hal zamanı olan asr-ı saadet ve gelecek zamanlar Peygamberin Nübüvvetinin tasdikinde ittifak etmişlerdir. Öyle ise, şu dört safha ve sahifeleri nazar-ı mütalaaya alacağız.
İşte, evvela onun Zat-ı Şerifinin mütalaasiyle teberrük edeceğiz.. ve bu mütaalayı yaparken; “dört nükte” nin tasavvur edilmesi gerekmektedir.
BİRİNCİ NÜKTE:
لَيْسَ الْكُحْلُ كَالتَّكَحُّلِ
Yani: Hakikî sürme ile sürmelenmek ile, sun’i ve tasannu’î olanı bir değil, ayrı şeylerdir.. Velevki sun’î olanı, en ekmel vecihlerle de olsa, tabii ve fitrîsinin mertebesine ulaşamaz. Belki sun’i olanın heyatındaki bir çok kopukluklar ve galatlar, hemen içi boş, üstü süslü-püslü olarak muzahrefiyetini îma ettirecektir.
İKİNCİ NÜKTE: Ahlak-ı aliye, hakikatın zemini ile ancak ciddiyet vasıtasıyla ittisal peyda edebilir. Hem o ahlâk’ın hayatlarının idame ettirilmesi ve mecmuunun toptan intizam içinde olabilmesi, ancak sıdk ile, doğruluk iledir. Eğer o yüce ahlâkın arasında sıdk kalkar giderse; kurumuş ot veya çürümüş ağaç kökleri gibi olur, rüzgarlar üfürünce, uçurur, alır, götürür.
ÜÇÜNCÜ NÜKTE: Nasılki birbirine uyan ve münasib gelen şeyler ve işler arasında meyl ve cezb (eğilme ve çekme) bulunuduğu gibi; birbirine zıdd olan şeyeler arasında da, def’ ve tenafür (itme ve karşılıklı nefret) bulunur.
DÖRDÜNCÜ NÜKTE: Küll’ün (yani mesela bir olmuş mütesanid bir cemaatın ve ittifakının) bir hükmü ve kuvveti olur ki, tek tek ferdlerinde aynı hüküm ve kuvvet olmaz ve bulunmaz. Zaif ve ince ip tellerinin topak ve halat yapıldığında kesbeylediği kuvvet gibi...
Şimdi eğer sen bu nükteleri iyice düşünebildi isen, bilki: Hazret-i Muhammed Aleyhissalatü Vesselamın eserleri ve sîreti (yani ahlak ve
ÜÇÜNCÜ MESELE: bilmiş olki, Peygamberimizin Zat-ı Kerimi (A.S.M.) kendi Peygamberliğine delil olduğu gibi; geçmiş zaman ve hal zamanı olan asr-ı saadet ve gelecek zamanlar Peygamberin Nübüvvetinin tasdikinde ittifak etmişlerdir. Öyle ise, şu dört safha ve sahifeleri nazar-ı mütalaaya alacağız.
İşte, evvela onun Zat-ı Şerifinin mütalaasiyle teberrük edeceğiz.. ve bu mütaalayı yaparken; “dört nükte” nin tasavvur edilmesi gerekmektedir.
BİRİNCİ NÜKTE:
لَيْسَ الْكُحْلُ كَالتَّكَحُّلِ
Yani: Hakikî sürme ile sürmelenmek ile, sun’i ve tasannu’î olanı bir değil, ayrı şeylerdir.. Velevki sun’î olanı, en ekmel vecihlerle de olsa, tabii ve fitrîsinin mertebesine ulaşamaz. Belki sun’i olanın heyatındaki bir çok kopukluklar ve galatlar, hemen içi boş, üstü süslü-püslü olarak muzahrefiyetini îma ettirecektir.
İKİNCİ NÜKTE: Ahlak-ı aliye, hakikatın zemini ile ancak ciddiyet vasıtasıyla ittisal peyda edebilir. Hem o ahlâk’ın hayatlarının idame ettirilmesi ve mecmuunun toptan intizam içinde olabilmesi, ancak sıdk ile, doğruluk iledir. Eğer o yüce ahlâkın arasında sıdk kalkar giderse; kurumuş ot veya çürümüş ağaç kökleri gibi olur, rüzgarlar üfürünce, uçurur, alır, götürür.
ÜÇÜNCÜ NÜKTE: Nasılki birbirine uyan ve münasib gelen şeyler ve işler arasında meyl ve cezb (eğilme ve çekme) bulunuduğu gibi; birbirine zıdd olan şeyeler arasında da, def’ ve tenafür (itme ve karşılıklı nefret) bulunur.
DÖRDÜNCÜ NÜKTE: Küll’ün (yani mesela bir olmuş mütesanid bir cemaatın ve ittifakının) bir hükmü ve kuvveti olur ki, tek tek ferdlerinde aynı hüküm ve kuvvet olmaz ve bulunmaz. Zaif ve ince ip tellerinin topak ve halat yapıldığında kesbeylediği kuvvet gibi...
Şimdi eğer sen bu nükteleri iyice düşünebildi isen, bilki: Hazret-i Muhammed Aleyhissalatü Vesselamın eserleri ve sîreti (yani ahlak ve
Yükleniyor...