arkadaşları olan diğer katrelerle çarpışmasıdır. İşte bu vaziyet ise, ilan ediyorki; gelen o katrelerin dizgin ve yularları boyunlarına sarılı olupta bırakılmış başı boş değillerdir. Belki her hepsinin ve her birisinin zimamı, gem ve dizgini nizam-ı âlemin bir mümessili ve bir ma’kesi olan bir meleğin elindedir.

Amma

مِنَ السَّمَاءِ

ise, zahir olan hal ve vaziyetini, zamirin makamına (Yani

اَنْزَلَ

nin zamirine) ikame etmesiyle, işarettir ki su “semadan” diye olan ta’birinden garaz ve maksad, onun ciheti ve tarafıdır. Yoksa, semanın mahsus cirmi ve gövdesi değildir. (ki üst taraflarda genişçe izahı yapılmıştır)

Amma semadan nâzil olan, yani cihetinden indirilen kar, dolu ve yağmur olduğu halde, sadece

مَاءً

demesi ise,

وَجَعَلْنَمِنَالْمَٓءِكُلَّ شَيْءٍ حَيٍّ

(Enbiya/30) ayetinde olduğu gibi, istifadenin en yakın menşei su olduğuna işaret etmek içindir.

Amma

مَاءً

deki tenvin’in tenkiri

{ Şu İşarat-ül İ’cazda “tenkir, nekire” gibi tabirler çokca geçmektedir. Tenvin-i tenkirî:

اً اٍ اٌ

gibi tenvinlerden olur. Eğer bir kelimenin başında

ال

olan lam-ı tarif varsa, o kelimenin neyi ifade ettiği belli olur. Mesela

اَلْقَلَمُ

denildiğinde: “şu mevcud olan kalem” demek olur. Amma eğer

قَلَمٌ

olsa, o zaman ona tenkir veya nekire denilirki: “her hangi bir kalem” manasını ifade eder. Yani: mevcud ve hazır bir kalem değil, kalemin birisi demektir. –Mütercim–}


ise, işaret ediyor, diyorki: Şe’ni acîb, nizamı garîb olan suyun kimyevî karışımı sizin ey insanlar meçhulünüzdür, bilginiz dahilinde de değildir. (Yani, sizin ona bir isim vererek: “hidrojen, oksijen” denilerek, onun teşekkül kanununu kendinizce ta’rif edersiniz. Amma bunların asıl teşekkül keyfiyetini ve kimyevî karışımının hakikatını nereden geldiklerini bilememektesiniz.)

Yükleniyor...