Bunlardan başka

تَتَّقُونَ

kelimesi, ibadetin ancak ihlas ile yapıldığı zaman ibadet olabileceğine remzetmektedir. Aynı zamanda

تَتَّقُونَ

kelimesi, ibadetin maksud-u bizzat olup, sırf bir vesile olmadığına da îma eder. Hem yine o kelime, ibadetin sevab ve ikab için yapılmamasının lazım geldiğine de remzeylemektedir.

Amma

اَلَّذِي جَعَلَ لَكُمُ الْاَرْضَ فِرَاشًاوَالسَّمَاءَ بِنَاءً

ayet cümlesinin heyetlerinin keyfiyetine gelince, bilmiş olasınki; bu ayet, Saniin azamet ve kudretini beyan etmek suretiyle insanları ibadete tehyicedip teşvik ettiğine; ve insana verilmiş olan nimetleri ta’dad etmekle insanı minnetlendirerek ibadete teşvik ve terğib eylediğine işaret eder. Ve ayetin lisan-ı hali sanki diyor ki: “Ey insan! Sana yeri ve göğü teshir eden zat, elbetteki senin ona ibadetetmene layık ve müstahak bir zattır.

Hem ayetin heyet-i umumîyesi itibariyle, beşerin Allah’ın yanındaki ki faziletine ve yüksek kiymetine ve mükerremlığına ima etmektedir, ki adeta lisan-ı hal ile der ki: “Ey insanlar! Kâinatın azamet içindeki ulvî ve süflî ecramını istifadenize müheyya ederek; sizi mahlukarın en ekremi kılan bir zat’ın ibadetini yapmakla o şeref-i keramete liyakatınızı izhar etmelisiniz!.

Hem yine, ayetin heyet-i umumîyesi itibariyle; tesadüfü, ittifakı ve Tabiatın te’sirini reddettiğine bir telmih vermektedir. (Yani Allah’ın kudretinin mutlak tasarrufu altında olan eşya, bütün ahval ve keyfiyetlerinde, Tabiat denilen şey’in mâna-yı ismîyle te’sirinin merdud olduğuna telmih etmektedir.) Yani sizin, şu sıfatlariyle birlikte gördüğümüz bütün her şey, ancak ve ancak bir câil’in ca’liyle ve bir kasıdın kasdiyle ve bir muhassısın tahsisiyle ve bir nazzamın tanzimiyledir. (cellet hikmetehu.)

Yükleniyor...