kelimesinin malum ve bilinen ciheti “Sıla” dır, köprü vazifesini gören bir edattır. Buna göre, şu

الَّذِي

işaret eder ki; marifetullah ise, onun zatının kühnü ile olan bir marifet değil, belki ancak onun ef’al ve âsarıyla olan bir marifettir.. ve ancak mümkini olanda budur.

Hem îcad ve inşadan ayrı ve imtiyazlı olan

خَلَقَ

nin getirilmesi ki, karakteri itibariyle üstün bir mukadder mânâ üzeredir. Yani:

اَوْجَدَ

veya

اَنَْشَََاَء

demeyip,

خَلَقَ

demesi işaret ediyor ki; beşer’in isti’dadı teklifin teklifi yapılmasına muhkem, sağlam ve istenilen tarzdadır. Keza

خَلَقَ

remzeder ki; ibadet (fıtrî) bir vazifedir. Çünkü netice-i hilkattır. (Yani: mahlukat ibadet için yaratılmıştır) ve yaradılışın bir ücretidir. (Yani umum mahlukatın, amma hususiyle insanın yaradılışının bir hakkı ve bir ücretidir.) İbadet’in sevab ve mükafatı da, ancak ve sadece Allah ü Teâlanın mahz-ı fazlındandır.

Amma

اَلَّذِينَ

ise, (onlar ki) mânaca gayr-ı ma’lumluğu, ibhamlığı ve bellisizliği ise, şöyle îma eder ki: “Sizden evvel gelip geçenler, şimdi inkıraz bulmuş, dünyadan ve maddî alâkadan kesilmişler ve intikal etmiş gitmişlerdir. Onların şimdi her hamgi bir malumiyet hallerinden, yani, hal-ı hazırda bilinen cihetlerinden bir şey kalmamış; ancak sizden önce sizin gibi halk edilmiş mahluklar olmalarından gayri...öyle ise, sizlerde onların başına geldiği gibi, kabir çukurunun kenarındasınız. O halde onlardan ibret dersi alınız! Dünya ile mağrur olmayarak, kulluğunuzu unutmadan ibadetin eteğine yapışınız. Çünki ibadet, saadet-i ebediyenin vesilesidir.

Amma

لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ

cümlesi heyetlerinin keyfiyetlerine gelince, bilmiş olki:

لَعَلَّ

kelimesi reca ve ümidi ifade etmek içindir ve o mânada kullanılır. (Mânâsı: “Olaki’dir.) İşte bu kelime, merğub ve iyi bir şey için kullanıldığı zaman, ona “itma” denilir. Yani, o şeye tama’landırma.. lâkin mekrûk bir şey için kullanıldığında, ona “işfak” denilir. Yani, çekindirme,


Yükleniyor...