ve sahibini içinde göremediği vakit, önce onun sahipsiz olduğunu itikad eder. Fakat sonra kalkar, o sarayın zinetini ve esasatını ittifak’a (rastgeleye) tesadüfe ve tabiatın intihab modeline isnad etmeye muzdar kalır.”

Ve keza, ancak tam bir ihtiyar’ın ve şâmil bir ilm’in ve kâmil bir kudret’in üstünde, yani bunlara dayanarak durabilen; ve ancak bunların emri altında olmakla yürüyebilen âlemin nizamından ve bu nizamın halka ve düğümlerine asılı ve takılı bulunan bütün hikmetlerin, maslahatların ve faidelerin şehadetlerinden teâmî ve tegafül ettikleri için; onların tebaî nazarlarında şu camid, donuk sebeplere tesir-i hakikînin verilebileceğine ihtimalli görünmektedir.

Şimdi ey arkadaş! Cenab-ı Sani-i Hakîmin san’atının inceliklerinden kat-ı nazar; eserlerin en zahirini ki, “tabiat” diye isimlendirdikleri olan “irtisam”dır. Yani: Kendi kendine nakışlanma, resimlenmedir. Şimdi sen gel, şu ülfet perdesinin yırtılarak ortadan kalkması şartiyle; acaba sen kendini nasıl ikna’ edebilir ve senin aklın nasıl kabul edebilir ki; mesela ayinenin yüzündeki hâsiyet, gök perdesinin açılmasında ve o ayinenin cam parçacığında semanın yıldızlarıyla beraber irtifainin ve nakışlarının suretini celbetmede müessir bir sebep olsun! Hem senin aklın nasıl ikna olabilir ki; hakikatta vehmî bir emir olan umumî câzibe kuvveti (çekim), Küre-i Arzın ve sair yıldızların muhkem ve pek sağlam bir intizam ile, adeta mancınık ipi gibi, o kürelerin durdurulmalarında ve tahrik ve tedvirlerinde te’sir sahibi bir illet, bir hakikî sebep olmuş olsun !..

lhasıl: İnsanoğlu batıl ve muhal bir emre, bir işe sathî ve tebaî bir nazarla baktığında ve sonra onun hakikî müessir olan illetini görüp bulamadığı vakit, kendi yanında o batıl ve muhal şeyin sahih olabileceğine ihtimal verebiliyor. Lâkin eğer ona kasden ve bizzat bakarsa ve ona müşteri olarak aslını araştırırsa; “Hikemîyat” denilen felsefî sözlerle avundukları mes’elelerden hiçbir şeyi kabul etmesi mümkin olmayacaktır. Belki ancak şu şartla kabul edebilir ki; zerrelerin herbirisinde bütün hükemanın akıllarını ve umum siyasetçilerin hikmetlerini farz eden bir ahmaklığı alır da budalalaşırsa, mümkin olabilir.

7- Eğer desen: nedir şu tabiat, nâmuslar ve bu kuvvetler ki onlarla vızıltı çıkarıp, bunlarla tesellî bulup kendilerini avutuyorlar?!.

Yükleniyor...