çünki sizi yaratan, pek çok nimetler bahşeden Rabbinizdir. Onun için Ona ibadet, ubudiyet, kulluk yapmanız gerek..) kavliyle isbatını yaparak cevap verdi. Peygamberliğin isbatını da
عَلَيعَبْدِنَا وَاِنْ كُنْتُمْ فِيرَيْبٍ مِمَّا نَزَّلْنَا
kavliyle cevaplamıştır.
---------------(((---------------
ŞU AYETLERİN NÜKTELERİ HAKKINDA BİR MUKADDİME
Ey aziz bilmiş olki: bürhan, yani delil ve hüccet iki çeşittir.
irisi: “Limmi” dir ki, müessir ile yani müessir canibinden bakarak, eserin üzerine delil getirmektir.
iğeride: “İnni” dir ki; eser ile müessire istidlaldir, delil getirmedir. Yani, eserin sahibini, eseri ile tanıtma ve isbatlamadır. Bürhan ve delil getirme işinde şüphelerden en salim olanı da budur. Şu “inni” burhan da, müreccah kavle göre; ya mütesavviyut tarafeyn ile imkaniyyün bil-istid-laldir. Yani vücudî veya ademî olabilmesinin imkanı noktasında her iki tarafın müsaviliği ile imkanlığının isbatını yaparak, Mucid’inin vucûduna delil getirmedir. Veya da, tahavvul ve teğayyür ile hudusiyyün-bil-istidlaldır. Yani eşyanın değişkenliği, halden hale dönüşümü, zevali, faniliği gibi vaziyetleriyle olan yapılmışlığı hadisesi ile yine Mucidini isbatlamadır. Yani o mevcudun hadisliğinin delili ile, ihdas edenin varlığını ispat etmektir. Bu her iki bürhan bölümündeki değerlendirme de, ya eşyanın zatları itibariyle veya sıfatları itibarı iledir. Ve bu zat ve sıfatın ikiside, ya vücudu i’ta edip vermekle; veyada, mevcudun beka ve devamını idame etmekledir.. Ve bu i’ta ve ibkanın ikiside, ya “delil-i ihtirai” dir. Ya da “delil-i inayeti” dir. İşte
رَبَّكُمُ الَّذِيخَلَقَكُمْ
ayeti şu sayılan bütün bu nevilere işaret etmektedir. Şimdi burada onun hülasası
عَلَيعَبْدِنَا وَاِنْ كُنْتُمْ فِيرَيْبٍ مِمَّا نَزَّلْنَا
kavliyle cevaplamıştır.
---------------(((---------------
ŞU AYETLERİN NÜKTELERİ HAKKINDA BİR MUKADDİME
Ey aziz bilmiş olki: bürhan, yani delil ve hüccet iki çeşittir.
irisi: “Limmi” dir ki, müessir ile yani müessir canibinden bakarak, eserin üzerine delil getirmektir.
iğeride: “İnni” dir ki; eser ile müessire istidlaldir, delil getirmedir. Yani, eserin sahibini, eseri ile tanıtma ve isbatlamadır. Bürhan ve delil getirme işinde şüphelerden en salim olanı da budur. Şu “inni” burhan da, müreccah kavle göre; ya mütesavviyut tarafeyn ile imkaniyyün bil-istid-laldir. Yani vücudî veya ademî olabilmesinin imkanı noktasında her iki tarafın müsaviliği ile imkanlığının isbatını yaparak, Mucid’inin vucûduna delil getirmedir. Veya da, tahavvul ve teğayyür ile hudusiyyün-bil-istidlaldır. Yani eşyanın değişkenliği, halden hale dönüşümü, zevali, faniliği gibi vaziyetleriyle olan yapılmışlığı hadisesi ile yine Mucidini isbatlamadır. Yani o mevcudun hadisliğinin delili ile, ihdas edenin varlığını ispat etmektir. Bu her iki bürhan bölümündeki değerlendirme de, ya eşyanın zatları itibariyle veya sıfatları itibarı iledir. Ve bu zat ve sıfatın ikiside, ya vücudu i’ta edip vermekle; veyada, mevcudun beka ve devamını idame etmekledir.. Ve bu i’ta ve ibkanın ikiside, ya “delil-i ihtirai” dir. Ya da “delil-i inayeti” dir. İşte
رَبَّكُمُ الَّذِيخَلَقَكُمْ
ayeti şu sayılan bütün bu nevilere işaret etmektedir. Şimdi burada onun hülasası
Yükleniyor...