Amma

بِسَمْعِهِمْ

de, hemze yerine mutaaddî ve sirayetkâr olan “ba” ile ifade edilmesi (yani, mesela hemze ile

لَاَ ذْهَبَ سَمْعَهُمْ

demeyip,

بِسَمْعِهِمْ

demesi) îmadır ki; Kudret-i İlahiyenin eli eşyayı sebeblerin ipine takıpta teslim ederek başıboş bırakmış değildir. Belki eşyanın dizginlerin Hakîm isminin tecelisi olan bir nizamın eline vaz’ etmiş ve etmektedir.

Amma (sem’)in yapısını ifrad ile (basar)ınkini

اَبْصَارْ

diye cem’ sigasıyla getirmesinde şöyle bir işaret vardır ki; kulak ile işitilen şeyler tek-tektir, ferd-ferddir. Amma göz ile görülenler taaddüt ediyor. Zira bin kişi de olsa, her birisi yalnız bir şeyi işitebilir, anlayarak birkaç şeyi beraber işitemez. Amma göz ile görünen şeyler ise, bir göz aynı anda bir çoklarını berabaer görebilmektedir. Fakat kulak ancak sıra ile birer sesi işitir ve anlayabilir.

Amma

اِنَّ اللّٰهَ عَلٰي كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ

cümlesi heyetleri ise, bilki: Bu cümle temsildekinde ve temsil ile benzetilende dehşetin tahkiki için bir fezlekedir. Nasılki münafıkların ahval ve vaziyetlerinin en cüz’î ayrıntılarına kadar gösterme ve tanıtma hususunda; temsilde musibete uğramışların en ince ahvallerinin detaylarını da ihmal etmiş değildir. Onun gibi; bu cümle Kudret-i İlahiyyenin de her bir zerrede mutasarrıf olduğuna işaret eylemek içindir.

Amma cümlenin başında tahkik

اِنَّ

si ise üst tarafta izahı yapılmış bu hükmün (yani Cenab-ı Kadîr-i Küllü Şey’in kudreti herşeye hakîm ve kadîr olduğu hükmünün) hakaik-ı rasihadan olduğuna işaret edilmiş olmakla beraber; meselenin azamet, genişlik ve inceliğine; ve aynı zamanda beşerin acz, zaaf ve kusuruna da remz etmektedir, ki zira beşerde bunların en yakini şeylerinde bile tereddüdü netice veren evham ve vesveseleri doğmaktadır.

Yükleniyor...