Amma

يَكَادُالْبَرْقُ يَخْطَفُ اَبْصَارَهُمْ

cümlesi heyetlerine gelince; önce onun istinafı, (mukadder olan suale cevabı) şu işareti veriyor ki, dinleyici diyor: “onlarr, zulmeti hafifletici olan şimşekten, acaba kendilerinden karanlığın belasını def’edip giderme hususunda hiçbir faide, menfaat elde edemiyorlar mı?”

Cevaben denilmektedir ki: onlar bundan faide görmek şöyle dursun, tam aksine zararından korkuyorlar.

Ve

يَكَادُ

kelimesi ise, meşhur hassası itibarıyla, (yani

يَكَادُ

nün mânâsı olan “nerede ise şöyle böyle olacak!” olduğuna göre;) basar’ın görme hassesinin sebeb-i zevalı ortada olup, nerede ise zeval bulmak üzere iken; herhangi bir engelden dolayı her nasılsa tamamen zeval bulmamıştır diye işaret vermektedir.

GÜZEL VE LATİF BİR TEŞBİHTİR

{ Asıl ve ilk matbu’ ve Hz. Müellifin eliyle tashihli bir İşarat-ül İ’caz nüshası kenarının burasınde böyle yazılı. –Mütercim–}

Amma

يَخْطَفُ

kelimesi ise, kullanıldığı yer ve mevzu’ itibariyle: “Gûl kaptı veya ukab kuşu kaptı” gibi mânalarıyla, onda zihne ışıklanan latif bir beleğat var olduğu gibi; gözün şua’ı eşyanın suretlerini almağa giderken, ama henüz ulaşıpta alamadan, arkadan gelen şimşek ulaşıp geçip ve gözün şuaını kesip ve onun kapağına sille vurup ışığını kapıp götürmüş diye işare eyler. Yani güya ki; gözün nuru eşyanın suretlerini derleyip toplamak üzere, yuvasından çıkıp süratle giderken; gece gözünün şuaı olan şimşek, süratle geldi ona ulaştı; gözün şua’ları, toplamış olduğu suretleri henüz getirip mahzenine ulaştıramadan şimşeğin şuâ’ı geliyor onları göz şuaının elinden kapıp götürüyor demektir.

Amma

اَبْصَارَهُمْ

kelam ise; gözler kalblerin ayinesi olduğuna binaen, münafıkların kat’î ve şeksiz olan Kur’anî bürhanlara karşı, körleşmiş olan


Yükleniyor...