Ey aziz kardeş! Katiyyen bil ki: raad ve berk hadiseleri âlem-i gayb cihetinden gelen iki zahir ve açık ayet ve alametlerdir. Bu iki alemde bulut alemi üzerine müekkel ve alemin kanunlarını tanzim eden melaikenin ellerindedir. Hem sonra hikmeti İlahiyye sebepleri müsebeblere –bu dünyada– bağlamış olduğundan hava içerisinde dağınık bulunan su buharından bulutlar teşekküle başladıklarında, bu bulutlardan bir kısmı menfi elektiriğin, bir kısmıda müsbet elektiriğin hâmili, yüklüsü olarak bulunurlar. Bu iki ayrı bulut gurubu birbirine yaklaştıklarında, arlarında ansızın müsademe vucuda gelir.bu müsademeden de “Berk” şimşek meydana gelir. Sonra bulutlar yerlerinden kokup emir olan yerlere doğru defataen vucuda geçtiklerinde boşalan yerlerinin boş kalmaması için başka yerin bulut gurubunun gelip orayı doldurmaları anın da tabakalar dalgalanmaya başlar. Ve temevvücden raadın sadası tevellüd eyler. Amma katiyyen bilesin ki şu hikmetfeşan halatın ceryanı ancak bir kanun ve nizamın tahtı hükmünde olan ve kanun ve nizam ise raad ve berke müekkel melekin elindedir. O bu kanunları temsil eyler.
Amma Berk ve Raada
صَيِّبٍ
nin zarfiyeti yani ayet Raad ve Berki
صَيِّبٍ
nin içinde göstermesi (halbüki bunlara zarf olan buluttur.)nin himeti ise dehşete kapılmış şahsın ve onun dehşetiyle methûş samiin “sayyibi”in kendisini ihata eylediği gibi, sair şeyide kaplamış olduğunu gördüğü ve ya öyle sandığı içindir.
Amma
ظُلُمَاتٌ
nü cem’ sigasıyla verdiği halde Raad ve Berki müfred olarak zikretmesinde şöyle bir işaret vardır ki; dehşetin menşei ve kaynağı müsibete düçar olmuş şahsın kendi tahayyülüdür. Yani: o musibet-zede şahıs, semanın raadı konuşturarak çıkardığı konuşmasını ve zahirî korkunç tehdidini ve şimşeğin parıldaması neticesinde karanlık perdesinin keşfi ile aydınlatmasını dehşet olarak tahayyül etmesidir. Oysaki, bu ikisi yani Raad ve Berk masdarı birer mânâ olup kelam ve yed-i beyza değillerdir. Yani kendi zatlarında müstakil ve hür olup bu sada ve büyük gürültü kendilerinin değildir. Belki gafil olan kimseleri ikaz etmek için birer mâna kaynağıdırlar.) Hem dahi Berk ve Raadın her birisinin fertleri çoğalmış olsalarda nev’i olarak birer vâhiddirler. Onun için Raad ve Berk’i müfred olarak vermiş olması aynı isabettir.
Amma Berk ve Raada
صَيِّبٍ
nin zarfiyeti yani ayet Raad ve Berki
صَيِّبٍ
nin içinde göstermesi (halbüki bunlara zarf olan buluttur.)nin himeti ise dehşete kapılmış şahsın ve onun dehşetiyle methûş samiin “sayyibi”in kendisini ihata eylediği gibi, sair şeyide kaplamış olduğunu gördüğü ve ya öyle sandığı içindir.
Amma
ظُلُمَاتٌ
nü cem’ sigasıyla verdiği halde Raad ve Berki müfred olarak zikretmesinde şöyle bir işaret vardır ki; dehşetin menşei ve kaynağı müsibete düçar olmuş şahsın kendi tahayyülüdür. Yani: o musibet-zede şahıs, semanın raadı konuşturarak çıkardığı konuşmasını ve zahirî korkunç tehdidini ve şimşeğin parıldaması neticesinde karanlık perdesinin keşfi ile aydınlatmasını dehşet olarak tahayyül etmesidir. Oysaki, bu ikisi yani Raad ve Berk masdarı birer mânâ olup kelam ve yed-i beyza değillerdir. Yani kendi zatlarında müstakil ve hür olup bu sada ve büyük gürültü kendilerinin değildir. Belki gafil olan kimseleri ikaz etmek için birer mâna kaynağıdırlar.) Hem dahi Berk ve Raadın her birisinin fertleri çoğalmış olsalarda nev’i olarak birer vâhiddirler. Onun için Raad ve Berk’i müfred olarak vermiş olması aynı isabettir.
Yükleniyor...