gibi rahmet ve ni’metlerin dahi kendilerini ona muhtaç bilerek bekleyen ve tam isteyen layık mevki’lerine tesadüf etmezse ve bunların kıymetine takdir edip bilenlere rast gelmezse; zahmet ve azaba inkilab edebiliyorlar.

4- Nasıl ki, cüzlere tatbik etme işi nazara alınmaksızın temsilli istiarenin in’ikadında (yerine oturmasında) asıl olan şey temsilin kendisi ile ona benzetilenin arasında olan iki mealin tenasüplüğünün bulunmasıdır. Öyle de: Burada da ikisinin eczaları arasında münasebet bulunmaktadır. Zira ayetin temsilinde

5-

كَصَيِّبٍ

6- diye zikredilmiş olan yağmurlu bulut, nasıl nebatatın hayatıdır: onun gibi İslâmiyet dahi, ruhların hayatıdır. Hem temsilde “berk ve raad” ise, burada vaad ve vaide işaret ediyor.. ve temsilde olan (zulümat) da, burada sana küfrün şüphelerini ve nifak’ın şeklerini göstermektedir.

---------------(((---------------

mma cümlelerin arasındaki nazm vechi ise:

Bilmiş olki: Vaktaki tenzil,

اَوْكَصَيِّبٍ مِنَ السَّمَٓءِ

dedi ve bununla şöyle işarette bulundu ki: Münafıkların hali, öylesi kimselerin haline benziyor ki; vahşetli ve korkunç bir sahrada, karanlık bir gecede, şiddetli yağmur altında yolculuk yapmaya muztar ve mecbur kalmışlardır. Gecenin karanlığı ve yağmurun şiddeti o derecededir ki; damlaları havadan süratle yere inmesiyle, musibetlerin kurşunu gibi isabet etmektedir. Cevv-i hava ise, yağmurun kesretinden dolayı adeta baştanbaşa su ile dolmuş, deniz vaziyetindedir..işte bu halı işiten dinleyicinin zihni harekete geldi..ve

صَيِّبٍ

(yani yağmurlu bulut) aslında merğub ve istenilen bir rahmet iken, korkunç bir müsibet halını almasının sebebi hakkında izahlayıcı bir beyanın intizarında iken; Kur’an-ı Hakîm o halin dehşetini tasvir etmek için:ö

ف۪يهِ ظُلُمَاتٌ

dedi. Bu ifade ile şöyle işarette bulundu ki; yağmur nasılki bulutun ve keşafetin zülmetine bir zarftır. Onun gibi; yağmurun umumîliği çokluğu ve ihatadarlığı hasebiyle de adeta gecenin kırılmış dağılmış ve yayılmış olan siyah dalgaları

Yükleniyor...