3- Eğer desen: Buradaki
ك
eğer hazfedilmiş olsa idi, daha çok beliğ bir teşbih olurdu. (Yani mesela:
ك
siz
مَثَلِ الَّذِى
tarzında bir ifade olmuş olsaydı) ona daha uygun ve en belağatlısı olmaz mı idi?..
evaben sana denilir: Hayır, bu makamda en uygun ve beliğ olanı ¾ ’in (kâf’ın) zikridir. Zira, ayet onu sarahaten ifade etmesiyle, zihinler îkaz edilmiş olarak; temsil ve misal’a tebaî bir nazarla baktıktan sonra, onun (misalin) en mühim noktalarının merdivenlerinden geçer ve o noktalarla benzetilmesi yapılanın mühim noktalarına intikal eder.
Aksi halde, temsilin içine kasden dalarak, benzetilenin sıfatlarına temsilin ayrıntı ve inceliklerini tatbik etme vaziyet ve teşebbüsü fevt olmuş olurdu.
Amma aynı cümledeki ikinci
مَثَلُ
ise; temsilde geçen öylesi bir ateşin tutuşturup yakanın gariplik arzeden haliyle beraber, hiss-i umumîde varlık ve devamı bir darb-ı mesel hükmünde olup sürüp geldiğine işarettir.
Amma
اَلَّذِى
ise:
4- Eğer desen: Temsilde ateşi yakanlar cemaat olduğu halde,
اَلَّذِينَ
değil,
اَلَّذِى
diyerek, burada bunu müfred yapmış, niçin?..
evaben sana denilir: Bir işde, bir meselede cüz’ ile küll’ün, ferd ile cemaatin arasında müsavîlik olursa; ve ferdin (mufredin) sıfatında olan bir iştirak; ziyadelik ve ya noksanlık noktasında bir te’siri olmazsa, iki vecihle de (yani hem müfred, hem de cem’ siğasıyla) caizdir;
الْحُمرُِ مَثَلُهُمْ كَمَثَلِالْحِمَرِ
ayet-i celilesinde olduğu gibi.. (Evet, zahiri kaideye göre
كَمَثَلِالْحُمرُِ
gelmesi iktiza eylerdi. Çünki “Himar”
ك
eğer hazfedilmiş olsa idi, daha çok beliğ bir teşbih olurdu. (Yani mesela:
ك
siz
مَثَلِ الَّذِى
tarzında bir ifade olmuş olsaydı) ona daha uygun ve en belağatlısı olmaz mı idi?..
evaben sana denilir: Hayır, bu makamda en uygun ve beliğ olanı ¾ ’in (kâf’ın) zikridir. Zira, ayet onu sarahaten ifade etmesiyle, zihinler îkaz edilmiş olarak; temsil ve misal’a tebaî bir nazarla baktıktan sonra, onun (misalin) en mühim noktalarının merdivenlerinden geçer ve o noktalarla benzetilmesi yapılanın mühim noktalarına intikal eder.
Aksi halde, temsilin içine kasden dalarak, benzetilenin sıfatlarına temsilin ayrıntı ve inceliklerini tatbik etme vaziyet ve teşebbüsü fevt olmuş olurdu.
Amma aynı cümledeki ikinci
مَثَلُ
ise; temsilde geçen öylesi bir ateşin tutuşturup yakanın gariplik arzeden haliyle beraber, hiss-i umumîde varlık ve devamı bir darb-ı mesel hükmünde olup sürüp geldiğine işarettir.
Amma
اَلَّذِى
ise:
4- Eğer desen: Temsilde ateşi yakanlar cemaat olduğu halde,
اَلَّذِينَ
değil,
اَلَّذِى
diyerek, burada bunu müfred yapmış, niçin?..
evaben sana denilir: Bir işde, bir meselede cüz’ ile küll’ün, ferd ile cemaatin arasında müsavîlik olursa; ve ferdin (mufredin) sıfatında olan bir iştirak; ziyadelik ve ya noksanlık noktasında bir te’siri olmazsa, iki vecihle de (yani hem müfred, hem de cem’ siğasıyla) caizdir;
الْحُمرُِ مَثَلُهُمْ كَمَثَلِالْحِمَرِ
ayet-i celilesinde olduğu gibi.. (Evet, zahiri kaideye göre
كَمَثَلِالْحُمرُِ
gelmesi iktiza eylerdi. Çünki “Himar”
Yükleniyor...