imdad istediğinde, sesini duyup imdadına gelsinler. Fakat, vaktaki gece lâl kesilmişcesine sâkin ve sâkittir. Onun bu vaziyetinde kendisiyle sapsağırın arasında hiçbir fark olmadığından, ümid ve recanın tamamen kesilmiş olduğunu ifade etmek sadedinde, ayetö
صُمٌّ
demiştir.
aniyen: Mezkûr vaziyetteki o adam, bir ümid ihtimalini besler ki; çağırdığı vakit, ya da imdad istediği zaman; birisinin onun sesini işitip de imdadına yetişsin. Fakat vaktaki gece, sessizlik ve hareketsizlikten tamamen sağıra kesilmiş olduğundan; lisanlı ile lâl’in (dilli ile dilsizin) arasında hiçbir fark kalmamış olduğuna, dolayısıyla ağızlarına taş ile vurulup bu ümid ihtimalinin de tamamrn kesilmiş olduğuna işaret için ayet, ö
بُكْمٌ
der.
alisen: O vaziyetteki şahıs; maksadının asıl hedefi olan o vaziyetten kurtulmaya işaret eden bir alâmetin, bir işaretin, ya da bir ateş parıltısının ve uzakta görünen bir ışığın görünmesiyle necat ümidini düşünür. Fakat gece karanlığının köraktırırcasına her tarafı kaplamış omasından ve gece ise, adeta kör ve abûs çehreli kesilmiş olmasından dolayı, gözlü ile gözsüz arasında bir fark kalmamış olmasından, onun bu emel ve ümidini de tamamen söndürmek için, ayet
عُمْيٌ
demiştir.
abian: O durumda olan bir insanın artık tek bir çaresi kalmış olur ki; o da geldiği yere geri dönmeye gayret ve çaba sarfetmesi ve buna çalışmasıdır. Fakat karanlık ve zulmetin zifirî dalgaları onu o derece sarmıştır ki; adeta bir bataklığa ihtiyarıyla girip takılan ve artık ondan kurtulmak için çıkış imkanı kalmamış bir şahıs gibi olduğu için, geriye rücû’ imkanı dahi kalmamıştır. Evet, bazı haller ve işler olur ki; sen kendi ihtiyarınla ona gidersin, amma sonra geri dönüş için ihtiyar senden selbedilip alınır. Sen onu bırakmak istersin, amma o seni bırakmaz. İşte, Cenab-ı Hak Teala, onlara bu kapıyı da kapatmak ve yapıştıkları son ümid iplerini de kesmek için
فَهُمْ لَايَرْجِعُونَ
diye ferman buyurmuştur.
صُمٌّ
demiştir.
aniyen: Mezkûr vaziyetteki o adam, bir ümid ihtimalini besler ki; çağırdığı vakit, ya da imdad istediği zaman; birisinin onun sesini işitip de imdadına yetişsin. Fakat vaktaki gece, sessizlik ve hareketsizlikten tamamen sağıra kesilmiş olduğundan; lisanlı ile lâl’in (dilli ile dilsizin) arasında hiçbir fark kalmamış olduğuna, dolayısıyla ağızlarına taş ile vurulup bu ümid ihtimalinin de tamamrn kesilmiş olduğuna işaret için ayet, ö
بُكْمٌ
der.
alisen: O vaziyetteki şahıs; maksadının asıl hedefi olan o vaziyetten kurtulmaya işaret eden bir alâmetin, bir işaretin, ya da bir ateş parıltısının ve uzakta görünen bir ışığın görünmesiyle necat ümidini düşünür. Fakat gece karanlığının köraktırırcasına her tarafı kaplamış omasından ve gece ise, adeta kör ve abûs çehreli kesilmiş olmasından dolayı, gözlü ile gözsüz arasında bir fark kalmamış olmasından, onun bu emel ve ümidini de tamamen söndürmek için, ayet
عُمْيٌ
demiştir.
abian: O durumda olan bir insanın artık tek bir çaresi kalmış olur ki; o da geldiği yere geri dönmeye gayret ve çaba sarfetmesi ve buna çalışmasıdır. Fakat karanlık ve zulmetin zifirî dalgaları onu o derece sarmıştır ki; adeta bir bataklığa ihtiyarıyla girip takılan ve artık ondan kurtulmak için çıkış imkanı kalmamış bir şahıs gibi olduğu için, geriye rücû’ imkanı dahi kalmamıştır. Evet, bazı haller ve işler olur ki; sen kendi ihtiyarınla ona gidersin, amma sonra geri dönüş için ihtiyar senden selbedilip alınır. Sen onu bırakmak istersin, amma o seni bırakmaz. İşte, Cenab-ı Hak Teala, onlara bu kapıyı da kapatmak ve yapıştıkları son ümid iplerini de kesmek için
فَهُمْ لَايَرْجِعُونَ
diye ferman buyurmuştur.
Yükleniyor...