insan gibi) fıtratına tevdi’ edilmiş olan “Hidayet çekirdeği” nuruyla bir derece istifazası mümkündür.
Ey arkadaş! Eğer sen bu cevab ile ikna edilemedin ise; bir başkasının nazarına, düşünce ve anlayışına göre var olan ve o münafıkın lisanında, zahir hal itibariyle; ve yahut zahirî olan bir imanla; bazı dünyevi menfaatlerin kendisine terettüb etmesi cihetiyle ve dolayısıyla onun bir istifadesi mümkün oabilir. Bu da olmazsa; onlardan başta iman edip, sonra irtidad etmeleriyle beraber, tesir noktasında hal ve vaziyetlerinde, bu da olmazsa, Nur kelimesinden murad, her hangi bir yol ve çeşitle İslâmdan, Kur’andan istifadelerine işaret etmiş olması cevazı mümkün olabilir... Nasılki temsildeki ateş, buradaki fitne ateşine işaret olduğu gibi.. Hey arkadaş, sen eğer bu cevapla dahi razı olmayıp ikna olamadınsa; o zaman hidayetin tenzili, indirilmesi imkanını, nazil olmuş menzilesinde kabul etme gibi bir hal ile istifadeleri düşünülebilir, ki
اِشْتَرَوُاالضَّلَا لَةَ بِالْهُديٰ
(Yani: onlar hidayet ile dalaleti satın aldılar.) olan ayetin cümlesi buna işaret eylemiş. Çünki imkân ve ihtimal, temsilin yakın komşusudurlar.
---------------(((---------------
Amma bu ayetin cümleleri arasındaki nazm ve diziliş vechi ise şöyledir ki:
مَثَلُهُمْ كَمَثَلِ الَّذِى اسْتَوْقَدَ نَاراً
cümlesinin nazm ve irtibatı, mevzu’un makamı ilemünasebeti vardır. Evet, ayette temsili yapılan şu suret ile, ateş yakanın hali saff-ı evvel olan Kur’an muhataplarının –ki Ceziret-ül Arab sâkinleridir– mukteza-yı hallerine mutabık gelmiş oluyordu. Çünkü onlar, temsilde gösterilen dehşetli haleti bizzat, ya da birbirlerinden işitmek suretiyle çok iyi biliyor ve o haletin te’sir derecesini ve müşevveşiyetli vaziyetini anlıyor ve hissediyorlardı.
Evet, Ceziret-ül Arab sâkinleri gündüzde, güneşin yakıcı zulmü sebebiyle; gecenin serinlik ve karanlığına sığınıp, gece içersinde –bilhassa eski zamanda– yolculuk yaparlardı. Geceleyin yaptıkları yolculukları esnasında, bazen gökyüzünün bulutlarla kaplanması sebebiyle; taşlık, sarp ve çetin yollara rastlayarak büyük zahmet ve meşakkatlere düçar olabiliyorlardı. Hatta bu sapa yolları onları helakete
Ey arkadaş! Eğer sen bu cevab ile ikna edilemedin ise; bir başkasının nazarına, düşünce ve anlayışına göre var olan ve o münafıkın lisanında, zahir hal itibariyle; ve yahut zahirî olan bir imanla; bazı dünyevi menfaatlerin kendisine terettüb etmesi cihetiyle ve dolayısıyla onun bir istifadesi mümkün oabilir. Bu da olmazsa; onlardan başta iman edip, sonra irtidad etmeleriyle beraber, tesir noktasında hal ve vaziyetlerinde, bu da olmazsa, Nur kelimesinden murad, her hangi bir yol ve çeşitle İslâmdan, Kur’andan istifadelerine işaret etmiş olması cevazı mümkün olabilir... Nasılki temsildeki ateş, buradaki fitne ateşine işaret olduğu gibi.. Hey arkadaş, sen eğer bu cevapla dahi razı olmayıp ikna olamadınsa; o zaman hidayetin tenzili, indirilmesi imkanını, nazil olmuş menzilesinde kabul etme gibi bir hal ile istifadeleri düşünülebilir, ki
اِشْتَرَوُاالضَّلَا لَةَ بِالْهُديٰ
(Yani: onlar hidayet ile dalaleti satın aldılar.) olan ayetin cümlesi buna işaret eylemiş. Çünki imkân ve ihtimal, temsilin yakın komşusudurlar.
---------------(((---------------
Amma bu ayetin cümleleri arasındaki nazm ve diziliş vechi ise şöyledir ki:
مَثَلُهُمْ كَمَثَلِ الَّذِى اسْتَوْقَدَ نَاراً
cümlesinin nazm ve irtibatı, mevzu’un makamı ilemünasebeti vardır. Evet, ayette temsili yapılan şu suret ile, ateş yakanın hali saff-ı evvel olan Kur’an muhataplarının –ki Ceziret-ül Arab sâkinleridir– mukteza-yı hallerine mutabık gelmiş oluyordu. Çünkü onlar, temsilde gösterilen dehşetli haleti bizzat, ya da birbirlerinden işitmek suretiyle çok iyi biliyor ve o haletin te’sir derecesini ve müşevveşiyetli vaziyetini anlıyor ve hissediyorlardı.
Evet, Ceziret-ül Arab sâkinleri gündüzde, güneşin yakıcı zulmü sebebiyle; gecenin serinlik ve karanlığına sığınıp, gece içersinde –bilhassa eski zamanda– yolculuk yaparlardı. Geceleyin yaptıkları yolculukları esnasında, bazen gökyüzünün bulutlarla kaplanması sebebiyle; taşlık, sarp ve çetin yollara rastlayarak büyük zahmet ve meşakkatlere düçar olabiliyorlardı. Hatta bu sapa yolları onları helakete
Yükleniyor...