Görmez misin ki; Senin vicdanında haricî bir emrin, hal’in tesiri görüldüğünde, senin kalbin hemen heyecanlanmaya başlar. Ondan da hissiyata sıçrar.. derken, birden havaî olan mânâlar havada uçuşmaya başlarlar. Bundan da meyiller doğarlar ve meyillerden de bir kısmı harmanlanır, yığılır. Sonra, bu harmanlaşandan az bir kısmı şekillenir. Sonra bundan da az bazısı inikad eder, oturur. İşte sayılan bütün bu tabakaların herbirisinden birer mikdar gelir, konar ve oturur. Kalan diğer kısımları da, harflerin teşekkülü anında bazı savtların muallakiyetleri gibi, ya da harmanda danelerin yerde kalıp, samanın ise uçuşup gitmesi gibi muallakta kalmış olurlar.

İşte, bir beliğin (belağatlı, düzgün ve ciddi konuşanın ve şe’ni o olmalıdır ki; kelamın açık, sarih ifadesiyle garaz ve maksadın bağlantısını.. Ve makamın îcab ve iktizasını.. Ve muhatabın taleb ve isteğini beraber dile getirsin. Sonra da; geri kalan tabakaları, garaz ve maksada yakınlık derecelerine göre kayıdların delaletine.. Ve mânâ muhtevasının işaretine.. Ve keyfiyet ve vaziyetlerin remzine.. Ve terkiplerin müstetbeatına (arkadan gelen ayrıntılarına) ve üslûbların telmihlerine... Ve mütekellimin tavırlarının gösterdiği imasına havale tesin.

Hem sonra bunu da bil ki; –bahsi geçmiş– muallak olan manalardan bazısı havaî olan “harfî” mânâlardır ki, mahsus bir lafızları bulunmaz, muayyen bir vatanları da yoktur. Belki de seyyar olan seyyahlar gibi olup, bazen bir kelime içinde saklanıyor, bazen bir kelam onu kendine çeker ve emer.. Ve bazı kerelerde, bir kısa hikayenin içine girerler de kayb olurlar; eğer o kıssayı sıksan, ondan o damlayacaktır. Tıpkı

اÎنْثَيٰ اËنِّي وَضَعْتُهَٓ

Al-i İmran/46 ayeti içinden tekattur eden tehassür gibi.. (Hasret ile âh!. çekme,) ya da

لَيْتَ الشَّبَابَ

den damlanan ah!.. gibidir. Ve daha buna göre, makam ve mertebeler itibariyle; iştiyak, temeddüh, hitap, işaret, tellüm, tehayyür, teaccüb, tefahür ve daha başkaları gibi kelime ve kelamlara veya bir hikayeye de girebiliyorlar. Sonra, şu sıkışık vaziyetteki ma’naların arasında hüsn-ü muaşereti, iyi geçinmeyi sağlamanın şartı ise; esas olan garaz ve maksada hizmetinin derecesi nisbetine göre, inayet ve ihtimamı taksim eylemektir. Şayet bu meseleye


Yükleniyor...