مَثَلُهُمْ كَمَثَلِ الَّذِى اسْتَوْقَدَ نَاراً فَلَمًّ اَضَٓءَتْ مَاحَوْلَهُ ذَهَبَ اللّٰهُ بِنوُرِهِمْ

وَتَرَكَهُمْ فِي ظُلُمَتٍ لَا يُبْصِرُونَ د صُمٌّ بُكْمٌ عُمْيٌ فَهُمْ لَايَرْجِعُونَ د

اَوْكَصَيِّبٍ مِنَ السَّمَٓءِ ف۪يهِ ظُلُمَاتٌ وَرَعْدٌ وَبَرْقٌ يَجْعَلوُنَ اَصَابِعَهُمْ

ف۪يٓ اٰذَانِهِمْ مِنَ الصَّوَاعِقِ حَذَرَالْمَوْتدِ وَاللَّهُُ مُح۪يطٌ بِ لْكَافِرِ۪ينَ د

يَكَادُالْبَرْقُ يَخْطَفُ اَبْصَارَهُمْ د كُلَّمَٓ اَضَٓءَ لَهُمْ مَشَوْا ف۪يهِد

وَاِذَآ اَظْلَمَ عَلَيْهِمْ قَامُواد وَلَوْشَٓءَ اللّٰهُ لَذَهَبَ بِسَمْعِهِمْ

وَ اَبْصَارِهِمْد اِنَّ اللّٰهَ عَلٰي كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ د

Bakara/17, 18, 19, 20

Ey aziz! Bilmiş ol ki:

{ Merhum Seyda Molla Abdülmecid-i Nursinin tercümesinde, Arapça metninin buradaki 13 sahifesi neden tercüme edilmeden atlanmış olduğunun hikmetini anlayamadım. – Mütercim–}

Kur’an-ı Mu’ciz-ül Beyanın i’cazının esası ve temeli, nazmının belağatındadır. Nazmının belağatı da, iki kısma ayrılır.

ir kısmı: “Hilye”gibidir, (zinet ve süs eşyası) diğer kısmı da: “Hulle” gibidir. (alt-üst iki parçadan ibaret olarak giyilen îzar ve rida) İşte, i’cazın birinci kısmı olan Hilye; serpilmiş mensûr inciler ve intişar etmiş zinetler ve işlenmiş nakışlar gibidir. Bunun böyle olduğunun veya öyle teşekkülünün madeni ise, kelimelerin mabeyninde cereyan eden nahv ilminin harfî manalarının kasd ve garazlarının parmaklarıyla

Yükleniyor...