tebriesine ve mesleklerinin tervicine çalıştıklarına ve böylece onlara yapılan samimi nasihattan istiğna gösterdiklerine.. ve gurur ve da’vaya sapmış olduklarına remzeylemektedir.

Amma istifham-ı inkârî ile söylenenö

اَنُوءْمِنُ

lafzında ise, münafıkların cehl-i mürekkeb içindeki temerrüdlerinin şiddetine işarettir. Güya ki onlar istifham suretiyle derler: “Ey nasihatçı! Vicdanına müracaat eyle; acaba bizi reddedebilecek bir insafın olur mu?!.

Sonra,

قَلُوٓا

nun müteallıkında (alakalılığında) “üç vecih” bulunmaktadır. Bu vecihler birbirine mürettebdir. Yani sıra ve tertib ile birbirine bağlıdırlar. Yani ki; ilk önce,

قَلُوٓا

ile kendi nefislerine dediler. Sonra, ebnay-ı cinsi olan insanlara, (Yani, akraba, taallukat, aşiret ve kabilelerine) dediler. Sonra da mürşidlerine dediler. Bu hal ise, bir nasihatçinin nasihata muhtaç kimselere nasihat ettiğinde; bütün nasihat edilenlerin kârıdır ki; nasihatı dinledikten sonra, ilk önce kendi nefsiyle müşavere etsin.. Sonra ebnay-ı cinsi olan sair insanlarla etsin.. Ve sonra da, muhakemelerinin neticesini alır, gelir sana müracaat eder.

İşte buna göre, münafıklara herhangi bir öğüt, bir söz söylendiğinde; ilk olarak bozuk olan kalplerine ve mütefessih olan vicdanlarına müracaat ederler. Kalb ve vicdanları ise, bozuk olduğundan, o nasihatlı söze karşı red ve inkâr işaretini vererek;

قَلُوٓا

ile zamirlerindekine, yani kalblerinin içindekine iki tercüman olarak: “Biz şu sefihlerin iman ettikleri gibi mi iman edeceğiz?” diye ağızlarından dışarı fırlar.

Sonra, ifsad nazarıyla, hemfikirleri olan ihvanlarına, arkadaşlarına müracaat ettiler.. onlar da inkâr ile redd işaretini verince; bu defa kendi aralarında söyleştikleri söz ve muhaverelerine yapışıp kalırlar.. Ve daha sonra da, safsatalı i’tizar tarikiyle nasihatciye dönerek müşağaba içinde, yani: kalben inkâr, zahirde beyan-ı özr edasıyla dediler ki: “Şu iman etmiş kimselerle aramızda bir fark vardır, biz onlarla mukayese edilemeyiz. Zira mü’minler fukara sınıfından oldukları için, dini ve diyaneti kabule mecbur ve muztarr kalmış kimseler olduklarından, onların diyanetteki

Yükleniyor...