işaret eder ki; ihlassız bir iman, iman değildir, ki yani: Riyasız, katıksız ve halis olmayan bir iman iman olmaz demektir.
كَمَٓ اٰمَنَ
lafzı ise, üsve-i hasene denilen güzel ve hayırlı hal ve ahlak üzere olan insanların açmış oldukları iyi yola giriniz ve güzel misale uyunuz, tâ ki onun minvali üzerinde ihlasa eresiniz, diye telvih etmektedir.
4-ö
النَّاسُُ
كَمَٓ اٰمَنَ السُّفَهَءُاا وزش خصه Ş صفزكعخثخق تۛتضصıش فزضâ فزث طخحخفضخ لدلفقتض خحصزشخş ۠ضزتح سıطتحجزم خح زقزشز فخر طزطخكشüط زشز لت صفıحفتم خكشüط زشز تح تحطıيد
Yani: Münafıkların “İman edipte şu sefih ve sergerdeler gibi mi olalım?” sözlerine karşılık, ayetin ö
اَمِنُوا كَمَٓ اٰمَنَ النَّاسُُ
cümlesi der ki: “Sizler de insanların iman ettiği gibi iman ediniz!” in mefhum manası olan: “Siz de insanların cumhuruna, topluluğuna tabi’ olunuz. Zira cumhura muhalefet hatadır. Kalbin şe’ni, kârı bu hatayı irtikap etmemektir” manası tereşşüh etmektedir.
Keza,
النَّاسُُ
lafzı, şunu da telvih eder ki; cumhur-u mü’minin ise, hakikî insanlardır. Mefhum-u muhalifle olsa, güya der ki: Mü’minlerin dışında kalanlar insan değil, sadece sûreten insana benzerler. Bu mana ise, ya mü’minlerin kemalatta terakkî etmeleriyle ve insanlık hakikatı, mü’minlerin üstüne has ve münhasır kalmış olması sebebiyledir.. Veyahutta ötekilerin insanlık mertebesinden alçalmış olması hasebiyledir.
Amma
قَلُوٓا اَنُوءْمِنُ كَمَٓ اٰمَنَ السُّفَهَءُ
cümlesinin meali olan: “Bizler, bunlardan gelen nasihatı kabul etmiyoruz; nasıl bizler şu zeliller güruhu gibi olacağız? Çünki bunlar bizim nazarımızda sefih ve hakir kimselerdir. Bizler ise, ehl-i câh ve makam ve şeref sahibi cemaatleriz. Elbette bunlara kıyas edilemeyiz.” Demek ki
قَلُوٓا
lafzında: Nefsin kusur ve hatiattan
كَمَٓ اٰمَنَ
lafzı ise, üsve-i hasene denilen güzel ve hayırlı hal ve ahlak üzere olan insanların açmış oldukları iyi yola giriniz ve güzel misale uyunuz, tâ ki onun minvali üzerinde ihlasa eresiniz, diye telvih etmektedir.
4-ö
النَّاسُُ
كَمَٓ اٰمَنَ السُّفَهَءُاا وزش خصه Ş صفزكعخثخق تۛتضصıش فزضâ فزث طخحخفضخ لدلفقتض خحصزشخş ۠ضزتح سıطتحجزم خح زقزشز فخر طزطخكشüط زشز لت صفıحفتم خكشüط زشز تح تحطıيد
Yani: Münafıkların “İman edipte şu sefih ve sergerdeler gibi mi olalım?” sözlerine karşılık, ayetin ö
اَمِنُوا كَمَٓ اٰمَنَ النَّاسُُ
cümlesi der ki: “Sizler de insanların iman ettiği gibi iman ediniz!” in mefhum manası olan: “Siz de insanların cumhuruna, topluluğuna tabi’ olunuz. Zira cumhura muhalefet hatadır. Kalbin şe’ni, kârı bu hatayı irtikap etmemektir” manası tereşşüh etmektedir.
Keza,
النَّاسُُ
lafzı, şunu da telvih eder ki; cumhur-u mü’minin ise, hakikî insanlardır. Mefhum-u muhalifle olsa, güya der ki: Mü’minlerin dışında kalanlar insan değil, sadece sûreten insana benzerler. Bu mana ise, ya mü’minlerin kemalatta terakkî etmeleriyle ve insanlık hakikatı, mü’minlerin üstüne has ve münhasır kalmış olması sebebiyledir.. Veyahutta ötekilerin insanlık mertebesinden alçalmış olması hasebiyledir.
Amma
قَلُوٓا اَنُوءْمِنُ كَمَٓ اٰمَنَ السُّفَهَءُ
cümlesinin meali olan: “Bizler, bunlardan gelen nasihatı kabul etmiyoruz; nasıl bizler şu zeliller güruhu gibi olacağız? Çünki bunlar bizim nazarımızda sefih ve hakir kimselerdir. Bizler ise, ehl-i câh ve makam ve şeref sahibi cemaatleriz. Elbette bunlara kıyas edilemeyiz.” Demek ki
قَلُوٓا
lafzında: Nefsin kusur ve hatiattan
Yükleniyor...