atfeylemeleriyle ile, onların ğurûrlarını da ifsadlarına bağlaması cihetidir. Nasılki de o ifsadlarını fesadlarına rabteyleyerek, bu her ikisininde nifakın zekkûm ağacının birer dalı olduğunu göstermiştir.
Amma bu ayetin cümleleri arasındaki nazm ve diziliş vechi ise şöyledir: Vakta ki Kur’anın tebliği ile onlara:…………………………….. ö
وَاِذَا قي۪لَ لَهُمْ اَمِنُوا كَمَٓ اٰمَنَ النَّاسُُ
denildi.. Ve cümlenin vaziyet ve heyetleriyle nasihatın kifayet edecek ölçüde işaret edildi ki bu nasihatın özü de; mükemmel insanlar olan cümhûr-u mü’minîne ittiba etmekten ibaret olan halis bir iman getirmelerini telkindir. Ta ki, kalblerindeki vicdanları bu emri daima onlara ihtar eylesin. İşte Kur’an-ı Hakîm böylece nasihat ve irşadın vasfını beyan ettikten sonra,
قَلُوٓا اَنُوءْمِنُ كَمَٓ اٰمَنَ السُّفَهَءُد
(Yani: Bizde mi sefih ve hakir kimselerin inandıkları gibi iman edeceğiz?..) diye münafıkların hal ve vasıflarını hikaye etmesiyle; temerrüd ve gururlarına.. Ve ayrıca kendileri güya hak üzerinde olduklarını da’va ettiklerine de işaret etmiştir. Nasıl ki, batılı benimseyip meslek edinen bütün mübtiller, batılını hak görür ve cehlini ilim bilirler. Evet, nifak ile kalbleri tefessüh edip bozulduğu yanında, fesad ile de ğurura sapma ve ifsad etme meyli neşet eder, doğar. Aynı zamanda tefessüd ve bozulmanın hükmüylede inatlaşırlar. Hem ifsadın hükmüylede, birbirini dalalete ve idlala girmeye çağırırlar.. Ve ğururun hükmüyle de; istiğna ve kanaatı iktiza eden Diyanetin şiddetini ve imanın kemalini sefihlik, sefillik ve fukaralık olarak görürler. Amma sonra da, nifakın hükmü ile, şu sözlerinde dahi münafıklık yaparlar. Evet, sözlerinin zahiri bu gelen ma’nayı ifade edr ki: “Bizler nasıl şu sefihler gibi olalım, mecnunmuyuz ki?.. Bizler istedğiniz kadar ahyarız, hayırlı ve şerefli insanlarız!”
Amma sözlerinin batını ise, şunları söylüyor: “Bizler, nasıl olur da, çoğu fakirlerden müteşekkil mü’minler gibi olabiliriz. Bizim nazarımızda şu iman etmiş kimseler, kavm ve milletlerin bir takım birikinti ve sefillerinden bir araya gelmiş bazı sefihlerdir.” İşte şartiyye olan şu ayet cümlesinin iki gurup cüz’leri arasındaki inceliklere sair noktaları tatbik etme işi sana kalmış olsun!
Amma bu ayetin cümleleri arasındaki nazm ve diziliş vechi ise şöyledir: Vakta ki Kur’anın tebliği ile onlara:…………………………….. ö
وَاِذَا قي۪لَ لَهُمْ اَمِنُوا كَمَٓ اٰمَنَ النَّاسُُ
denildi.. Ve cümlenin vaziyet ve heyetleriyle nasihatın kifayet edecek ölçüde işaret edildi ki bu nasihatın özü de; mükemmel insanlar olan cümhûr-u mü’minîne ittiba etmekten ibaret olan halis bir iman getirmelerini telkindir. Ta ki, kalblerindeki vicdanları bu emri daima onlara ihtar eylesin. İşte Kur’an-ı Hakîm böylece nasihat ve irşadın vasfını beyan ettikten sonra,
قَلُوٓا اَنُوءْمِنُ كَمَٓ اٰمَنَ السُّفَهَءُد
(Yani: Bizde mi sefih ve hakir kimselerin inandıkları gibi iman edeceğiz?..) diye münafıkların hal ve vasıflarını hikaye etmesiyle; temerrüd ve gururlarına.. Ve ayrıca kendileri güya hak üzerinde olduklarını da’va ettiklerine de işaret etmiştir. Nasıl ki, batılı benimseyip meslek edinen bütün mübtiller, batılını hak görür ve cehlini ilim bilirler. Evet, nifak ile kalbleri tefessüh edip bozulduğu yanında, fesad ile de ğurura sapma ve ifsad etme meyli neşet eder, doğar. Aynı zamanda tefessüd ve bozulmanın hükmüylede inatlaşırlar. Hem ifsadın hükmüylede, birbirini dalalete ve idlala girmeye çağırırlar.. Ve ğururun hükmüyle de; istiğna ve kanaatı iktiza eden Diyanetin şiddetini ve imanın kemalini sefihlik, sefillik ve fukaralık olarak görürler. Amma sonra da, nifakın hükmü ile, şu sözlerinde dahi münafıklık yaparlar. Evet, sözlerinin zahiri bu gelen ma’nayı ifade edr ki: “Bizler nasıl şu sefihler gibi olalım, mecnunmuyuz ki?.. Bizler istedğiniz kadar ahyarız, hayırlı ve şerefli insanlarız!”
Amma sözlerinin batını ise, şunları söylüyor: “Bizler, nasıl olur da, çoğu fakirlerden müteşekkil mü’minler gibi olabiliriz. Bizim nazarımızda şu iman etmiş kimseler, kavm ve milletlerin bir takım birikinti ve sefillerinden bir araya gelmiş bazı sefihlerdir.” İşte şartiyye olan şu ayet cümlesinin iki gurup cüz’leri arasındaki inceliklere sair noktaları tatbik etme işi sana kalmış olsun!
Yükleniyor...