Ve
لَاتُفْسِدُوا
kelamı ise, mantıktaki “kıyas- istisnaî” suretinin bir fezlekesi ve bir hülasasıdır. Kıyas-ı istasnaî’nin buraya tatbik ve tarifi ise şöyledir: Bir şeyin ve bir sözün içinde neticesinin kendisi ve ya onun nakz edicisi bilfiil zikredilmiş olmasıdır. Tatbiki de şöyledir: “Ey filanlar! Yapmakta olduğunuz işi, fiili yapmayın, etmeyin! Aksi halde ondan hercümerçler çıkacak, dolayısıyla itaat ipi çözülüp kopacak. Adaletin ahenk ve nizamı müşevveş olacak; ondan da ittifak rabıtası sarsılacak.. Ve netice olarak bundan da fesad ve bozgunculuklar doğacaktır. O halde gelin de bunları yapmayın ki; fesad ve ifsad çıkarmış olmayasınız!”
Veö
في۪الْاَرْضِ
lafzı ise, nehyi te’yid ve te’kid için olup zecri de devamlı tutmağa bakmaktadır. Zira nasihatçinin nehyi, ancak muvakkat ve belirli bir zaman içinde olabildiğinden; nasihat edilenin zihninde onun vicdanını daimî tarzda tevkil etmek lazım geliyor ki, bunun altında daima onu kötülükten nehy ve zecreylesin. Bu da iki yol, iki tarz ile olabilir:
1- Şefkat-i cinsiye damarını tahrik etmekle..
2- Ya da, nefret-i umumîyeden kaçınma ırkını tehyic etmekle mümkindir.
İşte
في۪الْاَرْضِ
kelamı, bu mezkûr iki ırkı, iki tarzıyla îkaz ediyor, hareketlendiriyor. Evet,ö
في۪الْاَرْضِ
lafzı onlara seslenerek der ki: “Sizin şu fesadınız bütün nev-i beşere sıçrıyor ve sirayet ediyor.. Acaba sizin hangi kininiz ve öfkenizdir ki; içinde ma’sumlar, günahsızlar, fakirler ve hiç tanımadığınız bîgünah kimseler bulunan bütün bu insanlara sizi düşman ettirmiş?. Bütün bunlara siz hiç acımıyor musunuz?. Ne için şu kendi hemcinsinize merhamet etmiyorsunuz?. Şayet kendinize gelmeyip, şaşkınlık içinde kalırsanız ve fıtrî olan şefkat-i cinsiyenizden haberdar olmazsanız bile; hiç olmazsa, sizin bu hareketinizin umumî bir nefreti size manen celbettiğini mülahaza etmelisiniz.!..
1- Eğer desen: Şunların umum ile ne gibi bir garazları, bir meseleleri olabilir? Hem fesadları nasıl külle ve herkese incirar edebiliyor?..
لَاتُفْسِدُوا
kelamı ise, mantıktaki “kıyas- istisnaî” suretinin bir fezlekesi ve bir hülasasıdır. Kıyas-ı istasnaî’nin buraya tatbik ve tarifi ise şöyledir: Bir şeyin ve bir sözün içinde neticesinin kendisi ve ya onun nakz edicisi bilfiil zikredilmiş olmasıdır. Tatbiki de şöyledir: “Ey filanlar! Yapmakta olduğunuz işi, fiili yapmayın, etmeyin! Aksi halde ondan hercümerçler çıkacak, dolayısıyla itaat ipi çözülüp kopacak. Adaletin ahenk ve nizamı müşevveş olacak; ondan da ittifak rabıtası sarsılacak.. Ve netice olarak bundan da fesad ve bozgunculuklar doğacaktır. O halde gelin de bunları yapmayın ki; fesad ve ifsad çıkarmış olmayasınız!”
Veö
في۪الْاَرْضِ
lafzı ise, nehyi te’yid ve te’kid için olup zecri de devamlı tutmağa bakmaktadır. Zira nasihatçinin nehyi, ancak muvakkat ve belirli bir zaman içinde olabildiğinden; nasihat edilenin zihninde onun vicdanını daimî tarzda tevkil etmek lazım geliyor ki, bunun altında daima onu kötülükten nehy ve zecreylesin. Bu da iki yol, iki tarz ile olabilir:
1- Şefkat-i cinsiye damarını tahrik etmekle..
2- Ya da, nefret-i umumîyeden kaçınma ırkını tehyic etmekle mümkindir.
İşte
في۪الْاَرْضِ
kelamı, bu mezkûr iki ırkı, iki tarzıyla îkaz ediyor, hareketlendiriyor. Evet,ö
في۪الْاَرْضِ
lafzı onlara seslenerek der ki: “Sizin şu fesadınız bütün nev-i beşere sıçrıyor ve sirayet ediyor.. Acaba sizin hangi kininiz ve öfkenizdir ki; içinde ma’sumlar, günahsızlar, fakirler ve hiç tanımadığınız bîgünah kimseler bulunan bütün bu insanlara sizi düşman ettirmiş?. Bütün bunlara siz hiç acımıyor musunuz?. Ne için şu kendi hemcinsinize merhamet etmiyorsunuz?. Şayet kendinize gelmeyip, şaşkınlık içinde kalırsanız ve fıtrî olan şefkat-i cinsiyenizden haberdar olmazsanız bile; hiç olmazsa, sizin bu hareketinizin umumî bir nefreti size manen celbettiğini mülahaza etmelisiniz.!..
1- Eğer desen: Şunların umum ile ne gibi bir garazları, bir meseleleri olabilir? Hem fesadları nasıl külle ve herkese incirar edebiliyor?..
Yükleniyor...