(Yani Onların, sırf hak ve hakikat olanı yalan ile tekzib etmelerine karşı, onlara ceza olarak bir elim azap vardır.) Mukadder olan cümlenin meali de şöyledir: “Münafıklar yalan söyledikleri vakit, fitne çıkarırlar. Fitne çıkardıklarında da ifsad ederler.. Onlara nasihat edildiğinde ise, kabul etmezler.” İşte bu mana ise; gelir, tahlilinde olduğumuz ayetin başı olan

وَاِذَاقي۪لَ لَهُمْ لَاتُفْسِدُوا

ya bağlanır..

Amma bu ayetteki sarih, zahir cümlelerle, zımnî olanlarının arasında olan nazm ve diziliş vechi ise; sana misal getireceğim tarzdaki nazm ve bağlantının aynısıdır, o da şöyledir: Görsen ki, bir adam bir yola düşmüş gidiyor... Amma o yol, onu helâketine götürüyor. Onu bu helâketten kurtarmak için ona şöyle bir nasihatte bulunursun: “Hey arkadaş! Senin bu yolun, yolculuğun seni helaket uçurumunun kenarına götürmektedir. Gel bu yolculuktan vaz geç, bu yoldan da uzaklaş! Eğer o adam senin o nasihatınla vazgeçmezse, bu defa ona zecr ü nehiyden sonra, ölüm haberini vererek vazgeçirmeye çalışırsın. Ayrıca sen bu (şiddetli) nehyini te’yid edip onun zihninde yerleştirip devam ettirmek için, onu ya umumî bir nefretin kendisine celb olacağından söz ederek tam korkutmakla; ya da şefkat-ı cinsiyeyi hatırlatarak (yani evlad, iyal ve akrabalarına karşı olan şefkatını, ya da onların kendisine karşı olan şefkatlarını hatırlatarak) kalbini rikkate çekmek, onu bundan vazgeçirmek için uğraşırsın. (Sonra ilerde de sana bu iki vaziyetin beyan ve izahatı gelecektir.) Eğer o adam, tehlikeyi bile bile göze almakta inatcı ve katı bir cehlin ortasına binmiş gidiyorsa; herhalde senin nasihatlerine karşı susmayacak, belki kendini müdafaaya yeltenecektir. Nasıl ki de müfsid olanların şe’ni, böyle hep fesadlarını salah görür, müdafa ederler. Çünki ondaki insanlık fıtratı, fesadı, fesad görerek irtikap etmesine engeldir, manidir. İşte o şahıs, sonra kendi haklılığını müdafaa için deliller(!) getirerek, iddialı bir tarzda diyecek: “Benim şu sülûk ettiğim yol haktır, haklılığı da ma’lumdur. Öyle ise, senin bana nasihat etmene hakkın yok, nasihatlarına da ihtiyaç yoktur, bilakis sen kendin doğruyu öğrenmeye muhtaç haldesin. Buna göre, bizim yolumuz en doğru ve ne iyi bir yoldur. Öyle ise sen, en doğru olan yola mudahale edip itiraz etme!” diyecektir.

Şayet o muannid ve musırr şahıs, iki yüzlü birisi ise, sözleri de iki lisanlı olacak; bir yanıyla nasihatçiyi ilzam etmek için kullanacak.. Öbür yanıyla da mesleğini korumak için diyecek: “Ben muslihim. Yani: zahirde

Yükleniyor...