وَاِذَاقي۪لَ لَهُمْ لَاتُفْسِدُوافي۪الْاَرْضِ قَالوُا اِنَّمَ نَحْنُ مُصْلِحوُنَ د
اَلاٰاِنَّهُمْ هُمُ الْمُفْسِدُونَ وَلَكِنْ لَايَشْعُرُونَ د
Bakara/11, 12
Ey aziz bimiş ol ki; şu ayetin (iki ayetin) önceki iki ayetle olan nazm ve dizilişi de şöyledir: Vaktaki Hak Teâla (C.C.) münafıkların nifaklarından neşet eden cinayetlerinden ilkini, zikri geçmiş müteselsil neticeleriyle zikreyledi, ki o da, nefislerine olan zulümleriyle, Allahın hukukuna tecavüzleridir. İşte bu ilk cinayetlerini zikrettikten sonra, ikinci cinayetlerinin zikri onu ta’kib eyledi ki bu da, hukuk-u ibada tecavüzleri ve insanların arasına fesadı ve bozgunculuğu îka’ etmeleridir.
Ve sonra:
َ
uµ[5!«)¬!
kelamı, kıssa ve hikayenin sûret ve şekli itibariyle –üst tarafta geçen Bakara Sûresi sekizinci ayetinde–
وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يَقُولُ
Cümlesindekiö
مَنْ يَقُولُ
ile bağlantılı olduğu gibi; meali itibari ile de, bir önceki ayetin başında gelen
يُخاَدِعُونَ
ile de merbuttur. Kezâlik, öz manası itibariyle de; o ayetin sonunda gelen
يَكْذِبُونَ
ile de irtibatlıdır. Hem burada “Hamliye”
{ Prof. Dr. Musa Kâzım Yılmaz Bey, kendisine istirhamla harekelettirdiğim Arabî “İşarât-ül İ’caz”ın burasına kendi kalemiyle “Hamliye” ve “Şartiye”yi şöyle îzah etmiş yazmıştır: “Hamliye ve Şartiye, mantıkda cümle çeşitlerinin isimleridir. “Hamliye”, mahmul ve mahmulün-aleyhten meydana gelir. “Şartiye” ise, bilinen şart cümlesini ifade eder. İkinci cümle her zaman birinci cümlenin cevabıdır. Ve şartiye cümleleri şart edatıyla başlar,
وَاِذَاقي۪لَ
de olduğu gibi… Şartın birinci cümlesi “Mukaddeme”, ikincisi “Talî” adını alır. –Mütercim–}
cümlesinden “şartiye”ye geçişindeki üslubun değişikliğindeki durum, ikisinin ortasında mukadder bulunan bir cümleye bir emare ve bir hafî remz içindir. Gûya der:
لَهُم عَذَابٌ اَلِيمٌ بِماَكَانُوايَكْذِبُونَ
اَلاٰاِنَّهُمْ هُمُ الْمُفْسِدُونَ وَلَكِنْ لَايَشْعُرُونَ د
Bakara/11, 12
Ey aziz bimiş ol ki; şu ayetin (iki ayetin) önceki iki ayetle olan nazm ve dizilişi de şöyledir: Vaktaki Hak Teâla (C.C.) münafıkların nifaklarından neşet eden cinayetlerinden ilkini, zikri geçmiş müteselsil neticeleriyle zikreyledi, ki o da, nefislerine olan zulümleriyle, Allahın hukukuna tecavüzleridir. İşte bu ilk cinayetlerini zikrettikten sonra, ikinci cinayetlerinin zikri onu ta’kib eyledi ki bu da, hukuk-u ibada tecavüzleri ve insanların arasına fesadı ve bozgunculuğu îka’ etmeleridir.
Ve sonra:
َ
uµ[5!«)¬!
kelamı, kıssa ve hikayenin sûret ve şekli itibariyle –üst tarafta geçen Bakara Sûresi sekizinci ayetinde–
وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يَقُولُ
Cümlesindekiö
مَنْ يَقُولُ
ile bağlantılı olduğu gibi; meali itibari ile de, bir önceki ayetin başında gelen
يُخاَدِعُونَ
ile de merbuttur. Kezâlik, öz manası itibariyle de; o ayetin sonunda gelen
يَكْذِبُونَ
ile de irtibatlıdır. Hem burada “Hamliye”
{ Prof. Dr. Musa Kâzım Yılmaz Bey, kendisine istirhamla harekelettirdiğim Arabî “İşarât-ül İ’caz”ın burasına kendi kalemiyle “Hamliye” ve “Şartiye”yi şöyle îzah etmiş yazmıştır: “Hamliye ve Şartiye, mantıkda cümle çeşitlerinin isimleridir. “Hamliye”, mahmul ve mahmulün-aleyhten meydana gelir. “Şartiye” ise, bilinen şart cümlesini ifade eder. İkinci cümle her zaman birinci cümlenin cevabıdır. Ve şartiye cümleleri şart edatıyla başlar,
وَاِذَاقي۪لَ
de olduğu gibi… Şartın birinci cümlesi “Mukaddeme”, ikincisi “Talî” adını alır. –Mütercim–}
cümlesinden “şartiye”ye geçişindeki üslubun değişikliğindeki durum, ikisinin ortasında mukadder bulunan bir cümleye bir emare ve bir hafî remz içindir. Gûya der:
لَهُم عَذَابٌ اَلِيمٌ بِماَكَانُوايَكْذِبُونَ
Yükleniyor...