MÜHİM BİR MEBHAS

–Müellif–

Acaba hal-i alem icraâtında cereyan etmekte oan bütün herc-ü merclerin; maslahat denilen o batıl özrün zıddına ve aleyhine olan şahitliklerini niçin göremiyorsun?..!

Not: Burada şu hususun da bilinmesi lazımdır ki; örtülü bir ta’riz tarzında ve kinayeli bir surette söylenen sözler kizibden sayılmamaktadır.

Ve netice olarak, bu vaziyette yol iki kalmış olur:

1- Sükût... Çünki:

2-

لَا يَلْزَمُ مِنْ لُزُومِ صِدْقِ كُلِّ قَوْلٍ قَوْلِ كُلِّ صِدْقٍ

3- Yani: Her bir sözün illa da doğru olmasının lüzumu lazım olmadığı gibi; her bir doğruyu da söylemek doğru değildir.

2- Ya da sıdk.. Yani: Söylediği zaman, doğruyu söyleyip, yalan dememektir. (Yani: şayet sükûtun yeri kalmıyorsa ve bir kelam etmek lazım geliyorsa, doğru olandan gayrı bir şey söylememektir.)

Evet, sıdk ve doğruluk, İslâmiyetin esası ve temeli olup, o da imanın hassasıdır.. Belki imanın kendisi öz sıdktır ve onun başıdır. Hem sıdk, ulvî kemâlatın ve yüce ahlakların bağlayıcısıdır. Hem yine sıdk, ahlak-ı âliyenin hayatıdır. Keza sıdk, eşyayı hakikatla rabt eden, bağlayan bir ırk ve büyük bir damardır, kökdür. Hem sıdk, lisanda hakkın tecellî etmesidir. Hem insanın terakki mihverinin zembereğidir.. ve keza, İslam aleminin nizamidir. Hem nev’i beşeri terakki yolunda ka’be-i kemalata şimşekvarî bir süratle koşturandır. Hem yine o sıdktır ki, insanların en gevşek, perişan ve fakirini, padişahlardan daha fazla aziz kılar. Hem Peygamberin ashabını umum insanlara tefevvuk ettiren yine o sıdkdır. Başka bir ifade ile o sıdkla Peygamberin sahabeleri bütün insanların fevkine yükselmişlerdir. Hem yine o sıdkladır ki, seyyidimiz Hazret-i Muhammed-ül Hâşimî Aleyhissalatü Vesselam, beşeriyet mertebelerinin en a’lay-ı illiyinine çıkmıştır.

---------------(((---------------

Yükleniyor...