konuşuyorlar. Hem yine
يَقوُلُ
siğasıyla îma eder ki; onların durmadan kendilerini müdafaa etmeleri ve iddiakârlıkta bulunmaları vicdanî bir müharrikten değil, insanlara müraîlik yapmalarındandır.
Amma mazî siğasıyla
اٰمَنّٰ
ile dava ettikleri şeyde, kendilerinden şöyle bir îma gelmektedir ki: “Bizler ehl-i kitap cemaatleri zaten evvelce iman etmişizdir; şimdi nasıl etmeyeceğiz?..
Hem
اٰمَنّٰ
daki
نا
lafzında da (yani “bizler”) yine kendilerinden sezilip gelen bir îma vardır ki; lisan-ı halleri der: “Bizler hizipleşmiş, ayrı grup olarak teşekkül etmiş bir cemaatiz; tekzip eden ve edilen her hangi bir ferd gibi değiliz.
Amma ö
بِاللّٰهِ وَ بِالْيَوْمِ اْلاٰخِرِ
cümlesi ise, bil ki: Tenzilin üslubu, hikaye edeni, ya da hikaye edeceği şeyin mealini, ya da sözünün hülasasını ele alarak, içinde tasarruf etme hakkına sahiptir.
�şte birinci hale göre: Onlar imanın rükünlerinden ilkini ve sonrakini zikrettiler. Tâ ki, (İlki Allah’a iman, Ahirete iman) kuvvetliyi izhar ile sadakatlarını(!) ibraz eylesinler. Çünki, onlardan kabul edilebilecek en yakın olanı o iki rükün olduğu içindir. Hem birbirine yakınlıkları olduğu halde,
وَ بِالْيَوْمِ اْلاٰخِرِ خصز بِاللّٰهِ
deki
بِ
yi tekrar ederek, iman erkanının silsilesine işaret etmek istediler.
�kinci hale göre ise: O söz, Allahın kelamı olması hasebiyle; imanın yalnız iki kutbunun (Allah’a iman, sonraki de ahirete iman) zikrinde şöyle bir işaret vardır ki: Onların bu kuvvetli olan iki kutba iman ettiklerini iddia etmeleri de, iman değildir. Zira, bu iki kutb-u imanîye olan imanları, istenilen vecihte gerçek bir iman değildir. Hem
بِ
yi iki defa tekrar etmekteki sebep, hakikî iman ile, onların imanları arasıda olan tefavütü, yani hakikî imandan uzaklığı göstermek içindir. Zira, Allah’a iman demek,
يَقوُلُ
siğasıyla îma eder ki; onların durmadan kendilerini müdafaa etmeleri ve iddiakârlıkta bulunmaları vicdanî bir müharrikten değil, insanlara müraîlik yapmalarındandır.
Amma mazî siğasıyla
اٰمَنّٰ
ile dava ettikleri şeyde, kendilerinden şöyle bir îma gelmektedir ki: “Bizler ehl-i kitap cemaatleri zaten evvelce iman etmişizdir; şimdi nasıl etmeyeceğiz?..
Hem
اٰمَنّٰ
daki
نا
lafzında da (yani “bizler”) yine kendilerinden sezilip gelen bir îma vardır ki; lisan-ı halleri der: “Bizler hizipleşmiş, ayrı grup olarak teşekkül etmiş bir cemaatiz; tekzip eden ve edilen her hangi bir ferd gibi değiliz.
Amma ö
بِاللّٰهِ وَ بِالْيَوْمِ اْلاٰخِرِ
cümlesi ise, bil ki: Tenzilin üslubu, hikaye edeni, ya da hikaye edeceği şeyin mealini, ya da sözünün hülasasını ele alarak, içinde tasarruf etme hakkına sahiptir.
�şte birinci hale göre: Onlar imanın rükünlerinden ilkini ve sonrakini zikrettiler. Tâ ki, (İlki Allah’a iman, Ahirete iman) kuvvetliyi izhar ile sadakatlarını(!) ibraz eylesinler. Çünki, onlardan kabul edilebilecek en yakın olanı o iki rükün olduğu içindir. Hem birbirine yakınlıkları olduğu halde,
وَ بِالْيَوْمِ اْلاٰخِرِ خصز بِاللّٰهِ
deki
بِ
yi tekrar ederek, iman erkanının silsilesine işaret etmek istediler.
�kinci hale göre ise: O söz, Allahın kelamı olması hasebiyle; imanın yalnız iki kutbunun (Allah’a iman, sonraki de ahirete iman) zikrinde şöyle bir işaret vardır ki: Onların bu kuvvetli olan iki kutba iman ettiklerini iddia etmeleri de, iman değildir. Zira, bu iki kutb-u imanîye olan imanları, istenilen vecihte gerçek bir iman değildir. Hem
بِ
yi iki defa tekrar etmekteki sebep, hakikî iman ile, onların imanları arasıda olan tefavütü, yani hakikî imandan uzaklığı göstermek içindir. Zira, Allah’a iman demek,
Yükleniyor...