gelmektedir, ta ki, o zehir yayılma isti’dadını göstermesin. Nasıl ki bazen bir taifenin, bir cemaatin şeref ve hasiyetlerini haleldar eden bir ferdinin yaptığı şenaat ve kötü bir fiili, bütün o taife veya cemaatın gazab ve hiddetini heyecana getirdiği gibi…
Şimdi
مَنْ يَقوُلُ اءٰمَنَّ
ya geçiyoruz.
35- Eğer desen: Neden ayet ö
يَقوُلُ
diye müfred siğasını kullanmış,
يَقُولُونَ
dememiş?.. Lâkin
اٰمَنّٰ
yı ise, cem’ yapmış?. Halbuki ikisinin de mercii birdir. Yani
نَاسِ
dir?..
evaben sana denilir ki: Bunda latif bir zarafete işaret vardır. O da şudur ki; buradaki mütekellim-i maal-ğayr’ın bir mütekellim-i vahde olduğunu izhar etmek içindir. Demek ki, burada
يَقوُلُ
lafzı, sadece telaffuzda bir mütekellim-i vahdedir.
اٰمَنّٰ
ise, hükümde mütekellim-i maalğayr olduğundan, aynen telaffuz edilmiştir. Sonra, bu
اٰمَنّٰ
cem’i, münafıkların davalarından hikaye oduğu için; hikayenin suret ve şeklinde ise, hikaye edilenin
اٰمَنّٰ
diye olan sözü iki vecihle reddedildiğine işaret olduğu gibi; hikaye edicinin hikayesi iki cihetle kuvvetlendiğine de işaret vardır. Zira ayet,
يَقوُلُ
maddesiyle remzeder ki; onların sözleri, itikadlı olan fiillerinden gelen bir söz değidir. Belki de o sözü kalbleri ile değil, sadece ağızlarıyla
Şimdi
مَنْ يَقوُلُ اءٰمَنَّ
ya geçiyoruz.
35- Eğer desen: Neden ayet ö
يَقوُلُ
diye müfred siğasını kullanmış,
يَقُولُونَ
dememiş?.. Lâkin
اٰمَنّٰ
yı ise, cem’ yapmış?. Halbuki ikisinin de mercii birdir. Yani
نَاسِ
dir?..
evaben sana denilir ki: Bunda latif bir zarafete işaret vardır. O da şudur ki; buradaki mütekellim-i maal-ğayr’ın bir mütekellim-i vahde olduğunu izhar etmek içindir. Demek ki, burada
يَقوُلُ
lafzı, sadece telaffuzda bir mütekellim-i vahdedir.
اٰمَنّٰ
ise, hükümde mütekellim-i maalğayr olduğundan, aynen telaffuz edilmiştir. Sonra, bu
اٰمَنّٰ
cem’i, münafıkların davalarından hikaye oduğu için; hikayenin suret ve şeklinde ise, hikaye edilenin
اٰمَنّٰ
diye olan sözü iki vecihle reddedildiğine işaret olduğu gibi; hikaye edicinin hikayesi iki cihetle kuvvetlendiğine de işaret vardır. Zira ayet,
يَقوُلُ
maddesiyle remzeder ki; onların sözleri, itikadlı olan fiillerinden gelen bir söz değidir. Belki de o sözü kalbleri ile değil, sadece ağızlarıyla
Yükleniyor...