açmamaktadır. Zira eğer onları şahsen teşhis ve tayin edip izhar etmiş olsa idi, mü’minler dahi –kendi haklarında– vesveseye kapılabililerdi.

{ Hazret-i Üstadın yani Nur müellifinin İşarat-ül İ’caz Türkçe tercümesini yeni harfle ilk olarak tab’ ve neşrettirirken, içindeki münafıklar bahsinı çıkarttırıp neşrettirmemesi, bu hikmetten nâşî? Olabilir diye düşünüyoruz. –Mütercim–}

Çünki, nefsin hile ve desiselerinden emin olunmaz. Vesvese ise korkuya, korku da riyaya, riya ise nifaka müncer olabilir, sürükliyebilirdi.

Hem eğer münafıkları ta’yin ederek, insanların içersinde pis ve rezil olarak göstermiş olsaydı, denebilirdi ki; peygamber tereddüd içersindedir, etba’ına vusûk ve itimadı yoktur. Hem bununla beraber, fesadın az bir bölümü de olsa; hicap perde altında kalırsa, yavaş yavaş sönmeye yüz tutar. Sahibi de o perde altında ve gizlilik arksında kendini kurtarmaya çalışır. Ama eğer perde yırtılıp kalksa; Hadis-i Şerifte

اِذَاَلَمْ تَسْتَحِ فَافْعَلْ مَ شِ ْتَ

{ Bu Hadis’in me’hazları için bak: R.N.K 2. baskı, sh: 812 Sıra No: 836 –Mütercim–}

hükmüne binaen, (Yani: Haya etmediğin zaman, istediğini yap!) o münafık “madem öyledir, ne olursa olsun” diyecek ve çekinmeden pisliği yaymaya başlayacaktır.

İkicisi:

النّٰاسِ

ile ta’bir ve ifade edilmesinde işaret eder ki; nifak’ın insanlığa çok münafi olan bir çok sıfatlarından kat-ı nazar, bunlardan en umumîsi olan insaniyet sıfatı dahi ona münafidir, zıddır. Zira, insan mükerremdir; bu rezalet onun şanına yakışmaz.

Üçüncüsü:

النّٰاسِ

kelimesinin bir remzi de; nifak yalnız bir taifeye veya insanların bir tabakasına mahsus olan bir şey değildir, belki insan nev’i içerisinde –hangi taife olursa olsun– nifakın bulunabileceğine işarettir.

Dördüncüsü:

النّٰاسِ

şunu da telvih eder ki; nifak, insan olan her kesin şeref ve haysiyetini ihlal eden rezil bir haldir. Öyle ise, her kesin gazab, öfke ve hiddeti nifakın aleyhinde harekete geçmesi gerekmekte ve bütün insanların onu tahdid altında bulundurmağa teveccüh eylemesi lazım

Yükleniyor...