ve vicdanın kendi fıtratına olan müracaatından tecelli eylemektedir. Zira kalb, kendi özüne müracaatında, onu bir nokta-i istinada iltica ettiren, şedid bir aczi onda hisseder. Vicdan dahi kendi fıtratına baş vurduğunda, emel ve arzularının nemalandırılmasına şiddetli bir ihtiyacı gördüğü için, bir nokta-i istimdad bulmağa muztar ve mecbur kaldığını görür. O ise ki, istinad ve istimdad noktalarını bulmak, ancak iman ile mümkündür.

Hem sonra, burada ayetteki “Kalb” den mûrad, Latife-i Rabbaniyedir ki; onun hissiyatının mazharı vicdan, fikirlerinin ma’kesi de dimağdır. Yoksa, cism-i sanavberî (çam kozalağı heyetindeki et parçası) değildir. Buna göre, burada onun “kalb” ile tabir edilmesinde şöyle bir remiz vardır ki; Latife-i Rabbaniyenin, insanın ma’neviyatına olan hizmet ve alakası; sanevberî olan maddî kalb cisminin, cesed-i maddî ile hizmeti ve alakası gibidir. Evet, nasıl ki “kalb” ile isimlenmiş olan o maddî cisim, bedenin her tarafına âb-ı hayat oan kanı neşreden hayattar, canlı bir makine olup; tıkandığı ve durduğu zaman, cesed de hemen donar ve durur. Öyle de: O latife-i Rabbaniye dahi hakikî ab-ı hayat olan nur-u imanı; mü’minin ma’neviyat, ahval ve emellerinin, adeta tecessüm etmiş heyetinin aktarına neşretmektedir. –Eliyazubillah– eğer nur-u iman ondan çıksa ve zeval bulsa; kâinatın ehval ve mesaibine karşı dayanabilen ve onlarla boğuşup başa çıkabilen imanlının mahiyeti; imansızlıkla hareketsiz, cansız bir karaltı halini alır.. Ve onun sahibine daima zûlmetler celbeder, onu karanlıkların içersinde bırakır.

Ammaö

وَ عَلَي سَمْعِهِمْ

de tekrarlanan

عَلَي

ise, mühürlenmeye ma’ruz her bir cihazın veya latifenin kendi nev’ine göre, durum ve delillerinin müstakil ve ayrı bulunduğuna işaret içindir.

Evet kalb, aklî ve vicdanî delilleri ile birlikte mühürlenmesi vaki’ olduğu gibi; Sem’ dahi, naklî ve haricî delilleri ile mühürlenebiliyor. Hem

عَلَي

nın bu tekrarı, sem’in (kulağın) mühürlenmesi ile kapatılaması, kalbinkinin cinsinden olmadığına da remz etmek içindir.

Sonra ayet, kalbi “kalbler” diye cem’ siğasıyla zikrettiği halde, sem’ i (kulağı) ise, iki yanın cem’i var iken, ifrad ile (tekil ile) zikretmesinde, bir îcaz olmakla beraber, şöyle bazı remizlere bakar ki: Sem’, (işitme ve dinleme cihazı kulak) gözün kapağı gibi bir kapağı olmadığından, bir

Yükleniyor...