tabir; Allahü tealâ kalbi, kıymettar cevherlerin hazinesi olsun diye bina ettiğini; fakat sonra su-i ihtiyar ile o kalb, bozulup teaffün ederek kokuştuğunu ve böylece, içindeki cihazlar zehirlere dönüştüğünden, ondan sakınmak için kapatılıp mühürlenmiştir diye tasvir eylemektedir.

Amma

خَتَمَ اللّٰهُ

deki

اللّٰهُ

ise, bil ki: Onda tekellümden gîybete geçen, yani gıyabiye bakan bir iltifat, bir ince bakış vardır. Hem o iltifat ve bakış nüktesiyle birlikte, lafzullahın niyette

لَا يُوءْمِنُونَ

nın müteallıkı ile olan münasebetinde (Yani: bu ayetten sonra gelecek ayettekiö

بِاللّٰهِ

lafzı ile taalluku olduğunda) Şöyle bir letafete işaret eder ki; “onlara Allah’ın nur-u marifeti geldiğinde; (delaîl-i nûraniye akıllarına göründüğünde) onlar kalkıp bu gelenlere kalplerinin kapısını açmadılar. Allahta, ya da Allahın nur-u ma’rifeti de, o kalblerden gazap içinde yüz çevirdi.. Ve o kalbin kapısını üstlerine kapayıp mühürledi.

Ammaö

عَلَي قُلُوبِهِمْ

deki

عَلَي

ya gelince, bil ki: Bundaö

خَتَمَ

kelimesinin karakteri itibariyle müteaddî olmakla (Yani komşusundaki kelimelere te’siri hasebiyle)

خَتَمَ

kelimesi “vesim” yani nişan manasını dahi kendine çektiğine ve içine aldığına işarettir. Bu ma’na ile, ayetin manası güya diyor: Cenab-ı Hak şu hatmı, mûhrü bir vesm, bir alamet ve nişan tarzında o kalbe basmışta, Melaikeler o vesmi alamet ve nişan olarak tanıyor, görüyorlar. Keza,

عَلَي

da şöyle bir îma dahi vardır ki; kalbin kapatılmış olan kapısı, aşağı ve dünyaya bakan kapı değil, belki âhirete ve nur-u ma’rifete açılan kapısıdır.

Ammaö

قُلُوبِهِمْ

lafzı ile, kalbi sem’ ve basardan önce zikretmesinde şöyle ince bir ma’ nanın ifadesi vardır ki; kalb, îmanın yeri ve mahallidir. Ayrıca delâil-i Sani, en evvel kalbin kendi nefsiyle olan müşaverelerinden

Yükleniyor...