fark, (yani bir mahlukun evsafiyle Vacib Tealanın evsafı arasındaki fark) seradan süreyyaya kadar birbirinden uzak olan fark gibidir. Görmez misin ki, ehl-i tabiat, Mu’tezile ve Mecusîler –Kuvve-i vâhimenin akıllarına mezkûr aldatıcı kıyas ile musallat olmasıyla, sonra da bu vehim akıllarında hâkim bir tavır almış olmasıyla– nasıl te’sir-i hakikîyi sebeplere ve fiillerin halk ve icadını hayvanlara ve şerrin yaratılışını Allah’tan gayrısına vermeye ve isnad etmeye zorlanmış ve mecbur olmuşlardır. Evet onlar, batıl bir zanna ve kâzip bir vehme kapılan şaşkın akıllarına göre ve zu’umlarınca, “güyya ki; nasıl olurda Cenab-ı Hak Teala kendi azamet, kibriya ve münezzehiyetiyle beraber şu hasis ve napâk işlerin ve zahiren çirkin görünen eşyanın halkı için tenezzül edip de yaratmaya el atsın” diye tasavvur ediyorlar. Yuh! Onlara ki, akılları oları şu vâhî, esassız olan vehme esir ettirip bırakmış. Ey arkadaş dikkat! Bu vehm-i batıl, bazen vesvese cihetiyle mü’minlere de musallat oluyor. Hazer edip ondan uzak kalasın.

---------------(((---------------

ŞİMDİ AYETİN ASIL TAHLİLİNE GEÇİYORUZ

İşte bu ayetin (Yedinci ayetin) kelimelerinin tahlili ve nazm ve irtibatları gelecek tarzdadır, şöyle:

Bilmiş ol ki;

لاٰيÏوْمِنُونَ

kelamına (Altıncı ayetin son kelimesi)

خَتَمَ

nin bağlanması ve izlemesi, ikab’ın amele terettübünün naziresi, örneğidir. Güya ayetin manası der ki: Vaktaki onlar cüz-i ihtiyarîyi ifsad edip bozdular. Ve o yüzden iman etmediler; neticesinde kalbin mühürlenmesi ve kapatılmasıyla cezalandırıldılar.

Sonra,

خَتَمَ

lafzı ise, terkipli bir istiareye işaret ediyor.. O da temsilî bir üsluba îma etmekte, bu da onların dalaletlerini tasvir eden bir darb-ı mesele remzetmektedir. Çünki

خَتَمَ

deki ma’na ise; hak ve hakikatın, kalbe nüfûz edip girmesini men’etmek demek olur. O halde

خَتَمَ

ile yapılmış

Yükleniyor...