ise: Muradın hangisi olacağının, hadiseye tealluk eden irade-i İlahiyye tarafının tehallüf ve teahhurunun cevazı vardır.

Amma Ehl-i Sünnet vel Cemaat ise der ki: “Biz burada durur ve sükût ederiz. Zira, burada sebebin ademini farzetmek, İrade-i İlahiyenin ve onun ilminin müsebbeble de adem-i teallukunu istilzam eder. Zira İrade-i İlahiye her ikisine bir defa ve beraberce tealluk eder.”

Demek ki, ehl-i itizalin bu farz-ı muhallı olan anlayışları içinde, kat’î bir muhali istilzam etme cevazı vardır. Feteemmel!

BAŞKA BİR MUKADDEME

Ey aziz şunu da bilmiş ol ki, tabiiyyûn ehli derler ki: “Sebepler hakikî te’sire sahiptirler.” Mecûsiler de: “Şerri yaradan başka Halık vardır” derler. Mutezileler de: “Hayvanlar kendi ihtiyarî fiillerinin Halıkıdırlar” diye iddia ederler.

İşte bu üç anlayış ve görüşün de temeli, batıl bir vehim ve bir hata-ı mahz üzerine kurulmuştur. Hem hadden de bir tecavüzdür.. Ve bir kıyas-ı maal-farık olup onları aldatmış, şaşırtmış ve ayaklarını kaydırmıştır.

Evet, onlar gûya Cenab-ı Hakkı tenzihe gidiyoruz zannıyla gidip, şirkin ve küfrün tuzağına düşüp, takılıp kalmışlardır. Eğer bu meselenin – esastan- tafsilini istiyorsan; gelecek meselelere iyice kulak ver; o batıl vehmi tardedip koğacaklardır. İşte:

1- İnsanın nasıl ki işitmesi, konuşması, mülahaza ve tefekkürü cüz’î olduğu için, ayrı ayrı eşyaya taalluk edebilmesi için, ancak bir şeyden ayrılıp öbür şeye gidebilmektedir. (Yani ancak sıra ile bir bir, şey şey taalluk edebiliyor.) Öyle de, himmeti dahi cüziye olduğundan, eşya ile ancak nöbetle ve sıra ile meşğul olabiliyor.

2- İnsanın kıymeti, mahiyeti nisbetiyledir. Mahiyeti de, himmeti derecesindedir. Himmeti ise, meşgul olduğu maksadın, ğayenin ehemmiyeti mikdarıncadır.

Yükleniyor...