gibi nükteler ise, bazı lem’alar; parıltılardır ki; i’caz-ı manevînin dört
{ Dört nevi i’caz-ı manevî şunlardır: “Umûr-u kevniyedeki gayb, Hakaik-i İlahiyedeki gayb, Mazîdeki gayb.. ve Müstakbeldeki gaybdır. (Asar-ı Bediiyye, Rumûz Risalesi 2. Baskı sh: 132) –Mütercim–}
nevilerinden bir nev’i onlardan tevellüd eder ve etmektedir.
Amma
كَفَرُوا
lafzına gelince, bilmiş ol ki: küfür öyle bir zulmettir ki, zarûrî ve bedihî olarak bilinen bir şeyin inkarından hasıl olur. Mesela, Resul-u Ekrem Hazret-i Muhammed’in (A.S.M.) Allahın yanından getirdiklerini –bedihî olarak bilinmesine rağmen– inkar etmek gibi..
6- Eğer desen: Kur’anın her tarafı ve bütünü zaruriyattan (katî hükümlü) iken, manalarında bazı ihtilaflar düşmüştür?
evaben sana denilir ki: Kur’anın her bir kelamında üç kaziye (anlama ile ilgili hükümler) bulunmaktadır.
Birincisi: Bu kelam, Allah’ın kavli, sözüdür.
İkincisi: O kelamdan murad olan ma’na haktır. İşte bu her iki kaziyenin inkârı küfürdür.
Üçüncüsü: Kur’anın kelamlarından her hangi birisi için: “onun murad olan ma’nası budur” olan hükümdür ki, bu hüküm eğer muhkemata aid ise, ya da Kur’anca tefsiri yapılmış ise
{ Merhum Molla Abdülmecid’in tercümesinde: “Eğer Kur’anın başka yerlerinde beyan edilmiş ise” tarzındadır. –Mütercim–}
; manasına ittila’ peyda olduktan sonra, ona iman etmek vaciptir, inkârı da küfürdür.
Amma eğer o kelam, (yani Kur’andan alınan ma’na) zahirî bir şey olup, başka ma’nalara da gelme ihtimalli bir nass ise; o takdirde, keyfi olmayan bir te’vile bina edilerek yapılan o inkâr, (yani verilen o manayı inkâr ve reddetmek) küfür sayılmaz.
Mütavatir hadisler dahi, böyle ayet gibidirler. Ancak ayete ait birinci kaziyedeki inkar, Hadise raci’ olduğuna küfr olup olmama hükmü için düşünme yeri vardır. Zira, hadiste sükût ve tevatürün sıhhati meselesi vardır.
{ Dört nevi i’caz-ı manevî şunlardır: “Umûr-u kevniyedeki gayb, Hakaik-i İlahiyedeki gayb, Mazîdeki gayb.. ve Müstakbeldeki gaybdır. (Asar-ı Bediiyye, Rumûz Risalesi 2. Baskı sh: 132) –Mütercim–}
nevilerinden bir nev’i onlardan tevellüd eder ve etmektedir.
Amma
كَفَرُوا
lafzına gelince, bilmiş ol ki: küfür öyle bir zulmettir ki, zarûrî ve bedihî olarak bilinen bir şeyin inkarından hasıl olur. Mesela, Resul-u Ekrem Hazret-i Muhammed’in (A.S.M.) Allahın yanından getirdiklerini –bedihî olarak bilinmesine rağmen– inkar etmek gibi..
6- Eğer desen: Kur’anın her tarafı ve bütünü zaruriyattan (katî hükümlü) iken, manalarında bazı ihtilaflar düşmüştür?
evaben sana denilir ki: Kur’anın her bir kelamında üç kaziye (anlama ile ilgili hükümler) bulunmaktadır.
Birincisi: Bu kelam, Allah’ın kavli, sözüdür.
İkincisi: O kelamdan murad olan ma’na haktır. İşte bu her iki kaziyenin inkârı küfürdür.
Üçüncüsü: Kur’anın kelamlarından her hangi birisi için: “onun murad olan ma’nası budur” olan hükümdür ki, bu hüküm eğer muhkemata aid ise, ya da Kur’anca tefsiri yapılmış ise
{ Merhum Molla Abdülmecid’in tercümesinde: “Eğer Kur’anın başka yerlerinde beyan edilmiş ise” tarzındadır. –Mütercim–}
; manasına ittila’ peyda olduktan sonra, ona iman etmek vaciptir, inkârı da küfürdür.
Amma eğer o kelam, (yani Kur’andan alınan ma’na) zahirî bir şey olup, başka ma’nalara da gelme ihtimalli bir nass ise; o takdirde, keyfi olmayan bir te’vile bina edilerek yapılan o inkâr, (yani verilen o manayı inkâr ve reddetmek) küfür sayılmaz.
Mütavatir hadisler dahi, böyle ayet gibidirler. Ancak ayete ait birinci kaziyedeki inkar, Hadise raci’ olduğuna küfr olup olmama hükmü için düşünme yeri vardır. Zira, hadiste sükût ve tevatürün sıhhati meselesi vardır.
Yükleniyor...