İşte şu birbiriyle zincirleme tarzında bağlı bulunan hikmettendir ki; Kur’an-ı Hakîm her ne vakit terğibe şürû’ eylemişse, hemen arkasında Terhibi de eklemiştir. Hem her ne vakit, ebrarın medhini yapmışsa, mutlaka beraberinde füccarın zemmini de getirmiştir.
5- Eğer desen: Ne için burada, bu ayette;
وَاِنَّ الْفُجَّارَ لَفِي جَحِيمٍ اِنَّ الْاَبْرَارَ لَفِي نَعِيمٍ د
{ İnfitar Sûresi, ayet: 13,14 –Mütercim–}
ayetleri arasında yapılmış açık atıf gibi atıflen dirilmemiştir?..
evaben sana denilir ki: Atfın güzelliği, münasebetin hüsnüne bakar. Münasebetin güzelliği ise, mesûkun lehül-kelamın garaz ve maksadının ihtilafıyla muhtelif olur. (Yani kelamın sevk edildiği maksad ve garaza göre, atıflardaki münasebetlerde ihtilaf eder.) İşte, vaktaki garaz ve maksad, burada (yani Bakara Suresi altıncı ayetinde) ve orada (üstteki iki ayette) ihtilaflı oldu; o halde burada atıf istihsan edilmez. Zira, orada mü’minlerin medhi Kur’anın medhine müncer olup ona mukaddeme olduğu gibi; aynı zamanda ona bir netice olarak sevk-i kelam edilmiştir. Fakat burada kafirlerin zemmi terhib için olduğundan, Kur’anın medhiyle ittisalı bulunmamaktadır.
Şimdi sen, bunları böyle öğrendikten sonra, gel bu ayetin nazmı içersindeki letaiflere de bir nazar eyle!
Ve ilk önce, ayetin başındaki
اَلَّذِينَ خم اِنَّ
ile bir tanışı ver, ünsiyet peyda eyle! Zira bu ikisi Kur’anın bir çok menzillerinde en çok cevelan ve seyeran eden şeyler olarak sana tesadüf ettikleri ve edecekleri gibi; bilmediğimiz bir hikmetten dolayı, Kur’an-ı Hakîm bu iki kelimenin zikrini çokca yapmıştır. Evet, buradaki bu iki kelimenin beraberlerinde (mühim) iki nükte-i âmme bulunmaktadır, ki her bir makama göre de, ayrı birer hususîlikleri olmasından gayri...
5- Eğer desen: Ne için burada, bu ayette;
وَاِنَّ الْفُجَّارَ لَفِي جَحِيمٍ اِنَّ الْاَبْرَارَ لَفِي نَعِيمٍ د
{ İnfitar Sûresi, ayet: 13,14 –Mütercim–}
ayetleri arasında yapılmış açık atıf gibi atıflen dirilmemiştir?..
evaben sana denilir ki: Atfın güzelliği, münasebetin hüsnüne bakar. Münasebetin güzelliği ise, mesûkun lehül-kelamın garaz ve maksadının ihtilafıyla muhtelif olur. (Yani kelamın sevk edildiği maksad ve garaza göre, atıflardaki münasebetlerde ihtilaf eder.) İşte, vaktaki garaz ve maksad, burada (yani Bakara Suresi altıncı ayetinde) ve orada (üstteki iki ayette) ihtilaflı oldu; o halde burada atıf istihsan edilmez. Zira, orada mü’minlerin medhi Kur’anın medhine müncer olup ona mukaddeme olduğu gibi; aynı zamanda ona bir netice olarak sevk-i kelam edilmiştir. Fakat burada kafirlerin zemmi terhib için olduğundan, Kur’anın medhiyle ittisalı bulunmamaktadır.
Şimdi sen, bunları böyle öğrendikten sonra, gel bu ayetin nazmı içersindeki letaiflere de bir nazar eyle!
Ve ilk önce, ayetin başındaki
اَلَّذِينَ خم اِنَّ
ile bir tanışı ver, ünsiyet peyda eyle! Zira bu ikisi Kur’anın bir çok menzillerinde en çok cevelan ve seyeran eden şeyler olarak sana tesadüf ettikleri ve edecekleri gibi; bilmediğimiz bir hikmetten dolayı, Kur’an-ı Hakîm bu iki kelimenin zikrini çokca yapmıştır. Evet, buradaki bu iki kelimenin beraberlerinde (mühim) iki nükte-i âmme bulunmaktadır, ki her bir makama göre de, ayrı birer hususîlikleri olmasından gayri...
Yükleniyor...