ki; birinci

اَُولٰ ِكَ

nın ırkı, kök ve damarları, Bakara suresinin başında olan üçüncü ayetin başındaki birinci

اَلَّذِينَ

ile bağlanmaktadır ki, zahir manası “ümmilerden imana gelmiş olanlar” muraddır.. Ve bu

اَُولٰ ِكَ

nin cemaati, kuvvetini İslâmın erkanından almakta ve

وَبِاْÀلاخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَ

nin makabline de bakmaktadır. Amma ikinci

اَُولٰ ِكَ

ise, hafî bir remz ile sûrenin dördüncü ayetindeki ikinci “

اَلَّذِينَ

ye bakmaktadır ki, ehl-i kitaptan imana gelmiş kimseler muraddır... Ve bu ikinci

اَُولٰ ِكَ

ile gösterilen cemaatın me’hazı ise, imanın (büyük) rükünleri ve hususiyle ahiret’e yakîn ile imandır.. Ve daha sen düşün!..

Amma

اَُولٰ ِكَ

nin tekrarındaki sırr ise, Hidayetin ve sebebiyetinin ille-i gaiyesindeki şu her iki semereden her birisinin temeyyüz ve medihleri hususunda istiklal sahibi olduklarına işaret etmek içindir. Ancak şu da vardır ki; ikinci

اَُولٰ ِكَ

nin hükmüyle beraber, birinci

اَُولٰ ِكَ

işaret eylemiş olması, birinci derecede düşünülen bir husustur. Nasıl ki senin: “filan kes âlimdir.. Ve o, mükerrem bir insandır.” demen gibi..

Amma

هُمْ

deki ara zamirine (zamirül fasl’a) gelince, Peygamber Aleyhissalatü Vesselama iman getirmeyen ehl-i kitaba ta’rizi, yani tenkid ve ta’nı tazammun eden hasra bir te’kid olmakla beraber, içersinde latif


Yükleniyor...