اَُولٰٓ ِكَ عَلَي هُدًي مِنْ رَبِّهِمْ وَ اُولٰٓ\ِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ

Bakara/5

Önce,

اَُولٰٓ ِكَ عَلَي هُدًي مِنْ رَبِّهِمْ

cümlesinin bazı nükteleri:

Azizim bilmiş ol ki; ayetin bu cümlesi içersinde, ince ma’na ve münasebet nüktelerinin ışıldadığı yer ve mevzi’ler vardır. Bunların ilki, önceki ayetle olan nazm ve diziliş keyfiyetidir. Sonra,

اَُولٰ ِكَ

deki mahsusiyettir (hissettirilmişliktir) Sonra, aynı bu

اَُولٰ ِكَ

de olan bu’diyettir. (uzaklığı hissettiren vaziyetidir) Sonra,

عَلَي

deki üstlük, yukarı taraflıktır. Sonra,

هُدً

deki tenvin-i tenkirîdir. (muayyensizlik hali) Sonra,ö

مِنْ

lafzı... ve sonra

رَبِّهِمْ

deki terbiye etmekliktir. Ve daha benzeri nükteler...

Amma birinci olarak, bu ayet cümlesinin önceki ayetle olan nazm ve diziliş keyfiyetine gelince, bil ki: şu ayet sabık ayetle bir çok münasebet ipleriyle mürtebittir, bağlantılıdır. Bu münasebetlerden birisi “istinaf” dır. Yani içinde mukadder olan “üç sûaller” e cevaplardır.

ukadder Sûallerden Birincisi: Hidayet ehlinin misalinden sormadır. Yani ayet, hidayet ehlini vasıflarıyla gösterdiği misalini sûal etmektir. Yani gûya ki dinleyici; şe’ni şahıslara hidayet bahşetmek olan Kur’anı dinledikten sonra; o bahşeylemiş olduğu hidayetin sebebiyle, onun evsafıyla ittisaf etme şanında olan o şahısları, hidayetin koltuklarında bilfiil yaslanıp otururken görmeyi arzu eylerken; Kur’an-ı Hakîm, onları dinleyiciye

Yükleniyor...