kabiliyetinde olan teferruatta ise Kur’an, müessistir. Zamanın ve insanlarının hal, yaşayış ve durumuna göre, yeniden hükümleri te’sis edicidir. Evet, nasıl ki dört mevsimlerde tedavi tarzları ve elbise şekilleri; ve şahsın ömür tabakalarına göre ta’lim ve terbiye usülleri değişebildiği gibi; nev-i beşer ömrünün devr ve mertebelerinde de ahkam-ı fer’iyenin tebeddül etmesi hikmet ve maslahatın iktizasındandır.
Evet, bazı fer’î hükümler, bir zamanda –o zaman için– uygun ve maslahat bulunmuşken; veya beşeriyetin tufuliyeti vaktinde bir hüküm, ona ilaç olmuş iken; başka bir zamanda başka şahıslarda, onun maslahatlığı kalmaz ve nev’in şebabiyeti vaktinde onun ilaçlığı da sona erer. İşte bu sırr ve hikmettendir ki; Kur’an-ı Hakîm, bazı eski furûatı nesheylemiştir. Yani: o eski füruât hükümlerin tatbik vakitlerinin artık geçip bittiğini ve başka bir vaktin gelip girdiğini açıklamış, o eski füruâtı tedavülden kaldırmıştır.
Hem
مِنْ قَبْلِكَ
de dahi ayrı bazı letaifler vardır. Evet, bilmiş olasın ki; Tenzilde, (Yani Kur’an-ı Hakîmde) hiçbir kelime yoktur ki; bulunduğu mekan onu beğenmemiş olsun, ya da ondan razı olmamış olsun.. Ve yahutta o kelimenin yerine başka bir kelime, o mekana daha evla ve enseb olmuş olsun, hayır!.. Belki Tenzilin tek tek her bir kelimesi birer işlenmiş murassa inci gibi olup, bulunduğu yerlerine kurşunlaştırılarak yerleştirilmişlerdir.. Ve her biri pek çok münasebat ipleriyle sıkıca yekdiğerlerine bağlattırılmışlardır.
Bu davaya bir misal istiyor isen; işte
مِنْ قَبْلِكَ
de dikkatlice düşün, bak; şu kelimenin içinde bulunduğu bu ayetin etrafından uçuşan letaifler, şu tek kelimeye nasıl gelip konduklarını gör! Evet,
مِنْ قَبْلِكَ
mesele-i nübüvvet içinde bulunan en büyük “beş maksad”lardan –ki şu ayet onlara götürmektedir– inikas eden münasebetleri teşerrub edip içtikten sonra ve o levinlerle televvün ettikten sonra, o beş letaif ile süzülüyor ve remizlerini de gösteriyor.
Evet, bazı fer’î hükümler, bir zamanda –o zaman için– uygun ve maslahat bulunmuşken; veya beşeriyetin tufuliyeti vaktinde bir hüküm, ona ilaç olmuş iken; başka bir zamanda başka şahıslarda, onun maslahatlığı kalmaz ve nev’in şebabiyeti vaktinde onun ilaçlığı da sona erer. İşte bu sırr ve hikmettendir ki; Kur’an-ı Hakîm, bazı eski furûatı nesheylemiştir. Yani: o eski füruât hükümlerin tatbik vakitlerinin artık geçip bittiğini ve başka bir vaktin gelip girdiğini açıklamış, o eski füruâtı tedavülden kaldırmıştır.
Hem
مِنْ قَبْلِكَ
de dahi ayrı bazı letaifler vardır. Evet, bilmiş olasın ki; Tenzilde, (Yani Kur’an-ı Hakîmde) hiçbir kelime yoktur ki; bulunduğu mekan onu beğenmemiş olsun, ya da ondan razı olmamış olsun.. Ve yahutta o kelimenin yerine başka bir kelime, o mekana daha evla ve enseb olmuş olsun, hayır!.. Belki Tenzilin tek tek her bir kelimesi birer işlenmiş murassa inci gibi olup, bulunduğu yerlerine kurşunlaştırılarak yerleştirilmişlerdir.. Ve her biri pek çok münasebat ipleriyle sıkıca yekdiğerlerine bağlattırılmışlardır.
Bu davaya bir misal istiyor isen; işte
مِنْ قَبْلِكَ
de dikkatlice düşün, bak; şu kelimenin içinde bulunduğu bu ayetin etrafından uçuşan letaifler, şu tek kelimeye nasıl gelip konduklarını gör! Evet,
مِنْ قَبْلِكَ
mesele-i nübüvvet içinde bulunan en büyük “beş maksad”lardan –ki şu ayet onlara götürmektedir– inikas eden münasebetleri teşerrub edip içtikten sonra ve o levinlerle televvün ettikten sonra, o beş letaif ile süzülüyor ve remizlerini de gösteriyor.
Yükleniyor...