diyor: “Ey nebiyy-i zîşan! Sen onlara de ki: Cebrail Aleyhisselama düşmanlık eden (–ki Yahudilerdir– “neden bu Kur’anı Muhammede indirdi” diye ona düşman olmuşlardı) kimseler gebersinler. Zira Cebrail Aleyhisselam hem Kur’anı, hem eski peygamberlerin kitaplarını getirmiştir. Dolayısıyla Kur’anında, eski kitapların da tasdikçisi odur... İlh.)
�kincisi: Delilin medlul üzerine olan atfıdır. Bunun manası da şöyle ifade edilebilir: “Ey ehl-i kitap! Siz madem geçmiş peygamberlere ve kütüb-ü salifeye iman ediyorsunuz, her halde Kur’ana ve Hazret-i Muhammedede (A.S.M.) iman etmeniz lazımdır. Zira, eski peygamberler ve onların kitapları Hz. Ahmed’in (A.S.M.) geleceğini müjdelemişlerdir. Hem çünki eski peygamberlerin ve kitaplarının doğruluklarının medarı; ve peygamberliklerinin merc’ ve menatı, hakikatıyla ve ruhuyla en ekmel vechle Kur’anda ve en zahir bir tarzda Hz. Muhammed de bulunmaktadır. Şu halde, kıyas-ı evlevî ile, Yani: eğer onlar peygamber iseler ve ellerindeki kitaplar Allah’ın fermanları iseler; her helde ve hiç çaresi yok, bu da onlar gibi peygamberdir; elindeki Kur’an da Allahın kelamıdır.
�çüncüsü:
وَمَا اُنْزِلَ مِنْ قَبْلِكَ
de şöyle bir işaret vardır ki: “Kur’anın meâli, yani asr-ı saadette Kur’andan çıkan ve neşet eden İslamiyet, öyle bir ağaç gibidir ki; kökü mazînin derinliklerinde sabit olup, damarları da her yere dağılmış, yayılmış olarak, o metin kök’ün hayat ve kuvvetinin menbalarından feyiz ve nur alıp içmekte; ve onun fer’ ve budakları da istikbal semasında intişar ederek meyvedar dallarını yaymışlardır. Yani: İslâmiyet dini, hem mazînin hem de müstakbelin iki kanadını tutmuş demektir.
ördüncüsü: Bu ayet cümlesinde, ehl-i kitabı imana teşvik etmeye ve sonra ünsiyetlendirmeye ve onlara kolaylık göstermeye bir işaret de vardır, ki bu cümle-i ayet ehl-i kitaba der ki: “Sizin bu yola (Kur’an yoluna) bu çizgiye girmenizde bir zorluk, bir meşakkat, bir sıkıntınız olmaması lazımdır. Zira ki siz, birden bire eski kabuğunuzdan çıkmayacaksınız. Belki sadece inandıklarınızı ve akaidinizi tekmil etmiş olacaksınız.. Ve sizin yanınızda müesses olan inancınız üstüne bina edeceksiniz!..”
Evet, Kur’an, üsûl-üd Din ve akaidde ta’dil edici, tekmil edici olduğu gibi; Kütüb-ü Sabıkadaki ve geçmiş şeriatların asıllarındaki bütün mehasini kendisinde toplamış bir kitaptır. Ancak zaman ve mekanın teğayyür ve değişkenlik göstermeleriyle, tahavvül ve tebeddül edebilme
�kincisi: Delilin medlul üzerine olan atfıdır. Bunun manası da şöyle ifade edilebilir: “Ey ehl-i kitap! Siz madem geçmiş peygamberlere ve kütüb-ü salifeye iman ediyorsunuz, her halde Kur’ana ve Hazret-i Muhammedede (A.S.M.) iman etmeniz lazımdır. Zira, eski peygamberler ve onların kitapları Hz. Ahmed’in (A.S.M.) geleceğini müjdelemişlerdir. Hem çünki eski peygamberlerin ve kitaplarının doğruluklarının medarı; ve peygamberliklerinin merc’ ve menatı, hakikatıyla ve ruhuyla en ekmel vechle Kur’anda ve en zahir bir tarzda Hz. Muhammed de bulunmaktadır. Şu halde, kıyas-ı evlevî ile, Yani: eğer onlar peygamber iseler ve ellerindeki kitaplar Allah’ın fermanları iseler; her helde ve hiç çaresi yok, bu da onlar gibi peygamberdir; elindeki Kur’an da Allahın kelamıdır.
�çüncüsü:
وَمَا اُنْزِلَ مِنْ قَبْلِكَ
de şöyle bir işaret vardır ki: “Kur’anın meâli, yani asr-ı saadette Kur’andan çıkan ve neşet eden İslamiyet, öyle bir ağaç gibidir ki; kökü mazînin derinliklerinde sabit olup, damarları da her yere dağılmış, yayılmış olarak, o metin kök’ün hayat ve kuvvetinin menbalarından feyiz ve nur alıp içmekte; ve onun fer’ ve budakları da istikbal semasında intişar ederek meyvedar dallarını yaymışlardır. Yani: İslâmiyet dini, hem mazînin hem de müstakbelin iki kanadını tutmuş demektir.
ördüncüsü: Bu ayet cümlesinde, ehl-i kitabı imana teşvik etmeye ve sonra ünsiyetlendirmeye ve onlara kolaylık göstermeye bir işaret de vardır, ki bu cümle-i ayet ehl-i kitaba der ki: “Sizin bu yola (Kur’an yoluna) bu çizgiye girmenizde bir zorluk, bir meşakkat, bir sıkıntınız olmaması lazımdır. Zira ki siz, birden bire eski kabuğunuzdan çıkmayacaksınız. Belki sadece inandıklarınızı ve akaidinizi tekmil etmiş olacaksınız.. Ve sizin yanınızda müesses olan inancınız üstüne bina edeceksiniz!..”
Evet, Kur’an, üsûl-üd Din ve akaidde ta’dil edici, tekmil edici olduğu gibi; Kütüb-ü Sabıkadaki ve geçmiş şeriatların asıllarındaki bütün mehasini kendisinde toplamış bir kitaptır. Ancak zaman ve mekanın teğayyür ve değişkenlik göstermeleriyle, tahavvül ve tebeddül edebilme
Yükleniyor...