وَلَمْ يَكُنْ لَهُ كُفُوًا اَحَدٌ

câmi' bir tevhiddir. Yani zâtında, sıfatında, ef'alinde naziri, şeriki, şebihi yoktur.

لَيْسَ كَمِثْلِه۪ شَيْءٌ وَ هُوَ السَّم۪يعُ الْبَص۪يرُس

Şu sure, bütün enva'-ı şirki reddeder. Ve yedi meratib-i tevhidi tazammun eden altı cümlesi mütenaticedir. Herbiri ötekinin hem neticesi, hem bürhanıdır.

* * *


ن

- Muvahhid-i ekber ve tevhidin bürhan-ı muazzamı olan kâinat, değil yalnız erkân ve azası, belki bütün hüceyratı, belki bütün zerratı birer lisan-ı zâkir-i tevhid olarak bu büyük bürhanın sadâ-yı bülendine iştirak ederek, hep birden

لَٓا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ

diye mevlevîvari zikrediyorlar.

* * *


Tevhidin bürhan-ı nâtıkı olan Kur'ân'ın sinesine kulağını yapıştırsan, işiteceksin ki; kalbinde derinden derine gayet ulvî, nihayet derecede ciddî, gayet samimî, nihayet derecede munis ve mukni've bürhan ile mücehhez bir sadâ-yı semavî işiteceksin ki;

لَٓا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ

yu tekrar ediyor.

* * *


ن

- Evet şu bürhan-ı münevver, altı ciheti de şeffâfedir. Üstünde sikke-i i'caz, içinde nur-u hidayet, altında mantık ve delil; sağında aklı istintak; solunda vicdanı istişhad; önünde hayır, hedefinde saadet, nokta-i istinad vahy-i mahzdır. Vehmin ne haddi var, girebilsin!

* * *


Yükleniyor...