Onunla da bulaşır. İşte eğer bir adam o menbâ'ı da gördü, onun suyunu tattı, tatlılığı anladı; bir his ile de bildi, şuabâtta ittisal var.
Sonra hangi cedvele, yahud hangi fer'a birdenbire rastgelse, en edna bir emare tatlılığına dair onu eder teslimkâr.
Meğer kat'î delil ile aksini isbat ile o emareyi nakzeder. O vakit o da der: Başka madde karışmış şu zülal-ı hayattar.
Bu tarz ile bir tedkik; imana kuvvet verir, kalbe verir inşirah, Hakka verir inkişaf. Kur'ân'a da yakışır bu nazar-ı revnakdar.
Başka nazar hatardır. İkinci tarz-ı tedkik; o menba'dan aşağı Zihnen inmeğe bedel, tutar aşağıda gezer sersem gibi o davar.
Tedkikinde zemini semaya tercih eder; bu adam hangi fer'a birden bire rastgelse, acılığına dair bir emare-i şübhedar
Görürse, şübheye düşer. Tatlılığına hükmetmek kat'î delili ister, yâkinî bir bürhanı daim bu arzu var.
Heyhat! Bürhan her yerde ucuz ile gelmez. Böyle her incecik bir fer'a, bir delile umumun semeresi, netice-i cesime, ona bindirmeğe talebkâr.
Gitgide şüphe tezayüd eder, emniyetsizlik basar, vesvese de şek olur. İşte böyle bir nazar, cezası olur sakar, akılda da kusur var.
Desatiri fakirdir, havsalası da dardır, ger eli yetişmezse bu ulvî hakikata döner der: Değil hak, red ile eder inkâr.
Emsâl-i Kürdîye imiş: Bir vakit ayı gitmiş üzüm ağacının altına. Ağzı yetişmeyince demiş : "Tuh!.. Bu ekşidir murdar."
* * *
Dallar Semeratı Rahmet Namına Takdim Ediyor
Şecere-i hilkatın dalları her tarafta semerat-ı niamı zîruhun ellerine zahiren uzatıyor.
Hakikatte bir yed-i rahmet, bir dest-i kudrettir ki o semeratı, o dalları içinde sizlere uzatıyor.
O yed-i rahmeti, siz de şükr ile öpünüz. O dest-i kudreti de minnetle takdis ediniz...
* * *
Sonra hangi cedvele, yahud hangi fer'a birdenbire rastgelse, en edna bir emare tatlılığına dair onu eder teslimkâr.
Meğer kat'î delil ile aksini isbat ile o emareyi nakzeder. O vakit o da der: Başka madde karışmış şu zülal-ı hayattar.
Bu tarz ile bir tedkik; imana kuvvet verir, kalbe verir inşirah, Hakka verir inkişaf. Kur'ân'a da yakışır bu nazar-ı revnakdar.
Başka nazar hatardır. İkinci tarz-ı tedkik; o menba'dan aşağı Zihnen inmeğe bedel, tutar aşağıda gezer sersem gibi o davar.
Tedkikinde zemini semaya tercih eder; bu adam hangi fer'a birden bire rastgelse, acılığına dair bir emare-i şübhedar
Görürse, şübheye düşer. Tatlılığına hükmetmek kat'î delili ister, yâkinî bir bürhanı daim bu arzu var.
Heyhat! Bürhan her yerde ucuz ile gelmez. Böyle her incecik bir fer'a, bir delile umumun semeresi, netice-i cesime, ona bindirmeğe talebkâr.
Gitgide şüphe tezayüd eder, emniyetsizlik basar, vesvese de şek olur. İşte böyle bir nazar, cezası olur sakar, akılda da kusur var.
Desatiri fakirdir, havsalası da dardır, ger eli yetişmezse bu ulvî hakikata döner der: Değil hak, red ile eder inkâr.
Emsâl-i Kürdîye imiş: Bir vakit ayı gitmiş üzüm ağacının altına. Ağzı yetişmeyince demiş : "Tuh!.. Bu ekşidir murdar."
Dallar Semeratı Rahmet Namına Takdim Ediyor
Şecere-i hilkatın dalları her tarafta semerat-ı niamı zîruhun ellerine zahiren uzatıyor.
Hakikatte bir yed-i rahmet, bir dest-i kudrettir ki o semeratı, o dalları içinde sizlere uzatıyor.
O yed-i rahmeti, siz de şükr ile öpünüz. O dest-i kudreti de minnetle takdis ediniz...
Yükleniyor...