İbadettir o ahval Kadîm-i Lemyezel'e, Hakîm-i Lâyezal'e. Küremiz hayvana pek benziyor, âsâr-ı hayat gösteriyor. Eğer yumurta kadar küçülse bilfarz-il muhal,
Minimini bir hayvan olması pek muhtemel. Yuvarlak bir huveyne, küre kadar büyüse, o da böyle olması pek karib bir ihtimal.
Âlemimiz insan kadar küçülse; yıldızları zerreler suretine dönerse, bir zîşuur hayvana dönmesi caiz olur, akıl da bulur mecal.
Demek âlem erkânlarıyla birer âbid-i müsebbih, birer mutî-i müsahhar Hâlık-ı Lemyezel'e, Kadîr-i Lâyezal'e.
Kemmen büyük olması, keyfen büyük olması her vakit lâzım gelmez. Zîrâ daha cezaletlidir saat-ı hardal-misal,
Bir saattan ki timsali Ayasofya kadardır. Bir sineğin hilkati hayretfezadır filden, o mahluk-u bîfasal.
Ger kalem-i kudretle bir cüz-ü ferd üstüne esîrin cevahir-i ferdiyle yazılsa bir Kur'ân ki, sıgar-ı sahife nisbeti; bir kiber-i sanat-meal
Sahife-i semada yıldızlarla yazılan bir Kur'ân-ı Kerim'e cezaletle müsâvî. Nakkaş-ı Ezelî'nin san'atı her tarafta pürcemal ve pürkemal.
Her tarafta böyledir, derece-i kemâlde kalemdeki ittihad, tevhidi ilân eder. Bu kelâm-ı pür-meal; iyi bir dikkate al!
* * *
Melâike bir Ümmettir; Şeriat-ı Fıtriye ile Memurdur
Şeriat-ı İlahî ikidir. Hem iki sıfattan gelmiş; iki insan muhatab, hem de mükellef olmuş. Sıfat-ı iradeden gelen şer'-i tekvinî,
İnsan-ı ekber olan âlemin ahvalini, hem de harekâtını ki ihtiyarî değil, tanzim eden Şer'dir. O meşiet-i Rabbanî,
Yanlış bir ıstılahla tabiat da denilir. Sıfat-ı kelâmından gelen şeriat ise, âlem-i asgar olan insanın ef'âlini,
(Ki ihtiyarî olmuş,) tanzim eden Şer'dir. İki Şer', bir yerde bâzan eder içtima'. Melâike-i İlahî, bir ümmet-i azîme, hem bir cünd-ü Sübhanî;
Birinci Şer'a olmuş hamele-i mümtesil, amele-i mümessil. Hem onlardan bir kısmı ibad-ı müsebbihtir. Bir kısmı da müstağrak, arşın mukarrebîni.
Minimini bir hayvan olması pek muhtemel. Yuvarlak bir huveyne, küre kadar büyüse, o da böyle olması pek karib bir ihtimal.
Âlemimiz insan kadar küçülse; yıldızları zerreler suretine dönerse, bir zîşuur hayvana dönmesi caiz olur, akıl da bulur mecal.
Demek âlem erkânlarıyla birer âbid-i müsebbih, birer mutî-i müsahhar Hâlık-ı Lemyezel'e, Kadîr-i Lâyezal'e.
Kemmen büyük olması, keyfen büyük olması her vakit lâzım gelmez. Zîrâ daha cezaletlidir saat-ı hardal-misal,
Bir saattan ki timsali Ayasofya kadardır. Bir sineğin hilkati hayretfezadır filden, o mahluk-u bîfasal.
Ger kalem-i kudretle bir cüz-ü ferd üstüne esîrin cevahir-i ferdiyle yazılsa bir Kur'ân ki, sıgar-ı sahife nisbeti; bir kiber-i sanat-meal
Sahife-i semada yıldızlarla yazılan bir Kur'ân-ı Kerim'e cezaletle müsâvî. Nakkaş-ı Ezelî'nin san'atı her tarafta pürcemal ve pürkemal.
Her tarafta böyledir, derece-i kemâlde kalemdeki ittihad, tevhidi ilân eder. Bu kelâm-ı pür-meal; iyi bir dikkate al!
Melâike bir Ümmettir; Şeriat-ı Fıtriye ile Memurdur
Şeriat-ı İlahî ikidir. Hem iki sıfattan gelmiş; iki insan muhatab, hem de mükellef olmuş. Sıfat-ı iradeden gelen şer'-i tekvinî,
İnsan-ı ekber olan âlemin ahvalini, hem de harekâtını ki ihtiyarî değil, tanzim eden Şer'dir. O meşiet-i Rabbanî,
Yanlış bir ıstılahla tabiat da denilir. Sıfat-ı kelâmından gelen şeriat ise, âlem-i asgar olan insanın ef'âlini,
(Ki ihtiyarî olmuş,) tanzim eden Şer'dir. İki Şer', bir yerde bâzan eder içtima'. Melâike-i İlahî, bir ümmet-i azîme, hem bir cünd-ü Sübhanî;
Birinci Şer'a olmuş hamele-i mümtesil, amele-i mümessil. Hem onlardan bir kısmı ibad-ı müsebbihtir. Bir kısmı da müstağrak, arşın mukarrebîni.
Yükleniyor...