Zevallî bir ihtiyar yemin etti ki: "Gördüm.." Halbuki gördüğü, kirpiğinin tekavvüs etmiş beyaz bir kılı idi.

O kıl oldu onun hilâli. O mukavves kıl nerede? Hilâl olmuş Kamer nerede? Ger anladın şu remzi:

Zerrattaki harekât; kirpik-i aklın olmuş, birer kıl-ı zulmettar.. Kör etmiş maddî gözü.

Teşkil-i cümle enva', fâilini göremez, düşer başına dalâl.

O hareket nerede? Nazzam-ı kevn nerede? Onu ona vehmetmek, muhaldir, ender muhal.

* * *


Kur'ân Âyine İster, Vekil İstemez

Ümmetteki cumhuru, hem avamın umumu; bürhandan ziyade me'hazdaki kudsiyet şevk-i itaat verir, sevkeder imtisale.

Şeriat yüzde doksanı; müsellemat-ı şer'î, zaruriyat-ı dinî birer elmas sütundur. İçtihadî, hilafî, fer'î olan mesail; yüzde ancak on olur.

Doksan elmas sütunu, on altunun sahibi kesesine koyamaz, ona tâbi kılamaz. Elmasların madeni: Kur'ân ve hem Hadîs'tir..

Onun malı oradan, her zaman istemeli. Kitablar, içtihadlar Kur'ân'ın âyinesi, yahut dûrbîn olmalı.

Gölge, vekil istemez o Şems-i Mu'ciz-beyan.

* * *


Mübtıl, Bâtılı Hak Nazarıyla Alır

İnsandaki fıtratı mükerrem olduğundan, kasden hakkı arıyor.

Bâzan gelir eline bâtılı hak zanneder, koynunda saklıyor.

Hakikatı kazarken, ihtiyarı olmadan dalal düşer başına; hakikattır zanneder, kafasına geçirir.

* * *


Kudretin Âyineleri Çoktur

Kudret-i Zülcelal'in pek çoktur mir'atleri.. Herbiri ötekinden daha eşeff ve eltaf, pencereler açıyor bir âlem-i misale.

Sudan havaya kadar, havadan tâ esîre, esîrden tâ misale, misalden tâ ervaha, ervahtan tâ zamana, zamandan tâ hayale,

Yükleniyor...