olarak, kasas ve ahval-i enbiyayı ve ümemi bize hikâyet etmesi, sıdk ve nübüvvetini intac eder.
وَالَّذ۪ى قَصَّ عَلَيْهِ الْقِصَصَ لِلْحِصَصِ وَسَيَّرَ رُوحَهُ ف۪ى اَعْمَاقِ الْمَاض۪ي وَف۪ي شَوَاهِقِ الْمُسْتَقْبَلِ ، فَكَشَفَ لَهُ الْاَسْرَارَ مِنْ زَوَايَا الْوَاقِعَاتِ اِنَّ نَظَرَهُ النَّقَّادَ اَدَقُّ مِنْ اَنْ يُدَلِّسَ عَلَيْهِ، وَ مَسْلَكَهُ الْحَقَّ اَغْنٰى مِنْ اَنْ يُدَلِّسَ عَلَى النَّاسِ
Evet, O'nun nur-u nazarına hayal kendini hakikat gösteremez! Ve hak olan mesleği telebbüsden müstağnîdir.
* * *
DÖRDÜNCÜ ŞUA
ASR-I SAADETE MÜRACAAT
Yâni, zaman-ı hâlin (yâni, Asr-ı Saadetin) sayfasında dört nükte, bir noktayı nazar-ı dikkate almak gerektir.
Birincisi:
Küçük bir âdet, küçük bir kavimde; veya zayıf bir haslet, kalil bir taifede; büyük bir hâkimin büyük bir himmetle kolaylıkla kaldırmadığını nazara alır isen; acaba gayet çok, tamamen müstemirre, nihayet derecede me'lûfe, çok da mütenevvi'a, tamamen râsiha olan âdât ve ahlâkı, nihayet kesir ve me'lûfatına gayet mütaassib ve şedid-üş şekime olan bir kavmin a'mak-ı ervahından (emrin azametine nisbeten) az fedâkârlıkla, kısa bir zamanda kal' ve ref' ettiğini; ve o âdât-ı seyyienin yerine başka âdât ve ahlâk fidanlarını gars etmesi ve def'aten nihayet derecede tekemmül ettiklerini nazara alırsan ve dikkat edersen; hârikulâde olduğunu tasdik etmezsen, seni sofestaî defterinde yazacağım.
İkincisi:
Şahs-ı mânevî hükmünde olan bir devletin nümüvv-ü tabîisi hükmünde olan teşekkülü mütemehhildir. Ve devlet-i atikaya galebesi -ki ona inkıyad, tabiat-ı sâniye hükmüne girdiği için- tedricidir. Öyle ise maddeten ve mânen hâkim, hem de gayet cesim bir devleti kısa bir zamanda
وَالَّذ۪ى قَصَّ عَلَيْهِ الْقِصَصَ لِلْحِصَصِ وَسَيَّرَ رُوحَهُ ف۪ى اَعْمَاقِ الْمَاض۪ي وَف۪ي شَوَاهِقِ الْمُسْتَقْبَلِ ، فَكَشَفَ لَهُ الْاَسْرَارَ مِنْ زَوَايَا الْوَاقِعَاتِ اِنَّ نَظَرَهُ النَّقَّادَ اَدَقُّ مِنْ اَنْ يُدَلِّسَ عَلَيْهِ، وَ مَسْلَكَهُ الْحَقَّ اَغْنٰى مِنْ اَنْ يُدَلِّسَ عَلَى النَّاسِ
Evet, O'nun nur-u nazarına hayal kendini hakikat gösteremez! Ve hak olan mesleği telebbüsden müstağnîdir.
DÖRDÜNCÜ ŞUA
ASR-I SAADETE MÜRACAAT
Yâni, zaman-ı hâlin (yâni, Asr-ı Saadetin) sayfasında dört nükte, bir noktayı nazar-ı dikkate almak gerektir.
Birincisi:
Küçük bir âdet, küçük bir kavimde; veya zayıf bir haslet, kalil bir taifede; büyük bir hâkimin büyük bir himmetle kolaylıkla kaldırmadığını nazara alır isen; acaba gayet çok, tamamen müstemirre, nihayet derecede me'lûfe, çok da mütenevvi'a, tamamen râsiha olan âdât ve ahlâkı, nihayet kesir ve me'lûfatına gayet mütaassib ve şedid-üş şekime olan bir kavmin a'mak-ı ervahından (emrin azametine nisbeten) az fedâkârlıkla, kısa bir zamanda kal' ve ref' ettiğini; ve o âdât-ı seyyienin yerine başka âdât ve ahlâk fidanlarını gars etmesi ve def'aten nihayet derecede tekemmül ettiklerini nazara alırsan ve dikkat edersen; hârikulâde olduğunu tasdik etmezsen, seni sofestaî defterinde yazacağım.
İkincisi:
Şahs-ı mânevî hükmünde olan bir devletin nümüvv-ü tabîisi hükmünde olan teşekkülü mütemehhildir. Ve devlet-i atikaya galebesi -ki ona inkıyad, tabiat-ı sâniye hükmüne girdiği için- tedricidir. Öyle ise maddeten ve mânen hâkim, hem de gayet cesim bir devleti kısa bir zamanda
Yükleniyor...