salih âlim gösterilse ve o seyyiatın menşei hiddet olduğu isbat olunsa!.. Binaenaleyh, istibdadın ve zaman-ı mazînin seyyiatı din ve Şeriatı lekedâr etmemek için, meşrutiyeti şeriât libasıyla göstermek ve tatbik etmek zaruridir. Hulefa-i Raşidînin ve Ömer Bin Abdülaziz'in zamanlarını taklid edebiliriz.
Eğer denilse ki: Onlardaki safvet ve ahlâk-ı hasene bizde yoktur ki taklid mümkin ola?..
Ben de derim: Meyl-i terakkinin ikazıyla bizdeki tenebbüh-ü efkâr ve telâhuk-u efkârdan hâsıl olan tekemmül-ü mebâdî ve ihata-i medeniyet bu safvet ve ahlâkın yerini tutar. Düvel-i ecnebîyenin adâleti bu cevabı isbat eder.
Medeniyet-i İslâmiyenin medeniyet-i hâzıradan farkı, yalnız menahî ve rezâil ve esaret-i nefisten men'dir. Hem de kamet-i merdane-i isti'dad-ı millimize kadınların libası gibi süslü sefâhet ve hevesat yakışmıyor. Zîrâ bir erkek bir kadının kametinde istihsan ettiği libası giyse rezil olur.. ve bilakis!..
Elhasıl:
Çürük olan mesâvi-i medeniyeti hudud-u hürriyet ve medeniyetimize girmekten seyf-i Şeriat ile yasak edeceğiz. Tâ ki medeniyetimiz, bu âb-ı hayat-ı Şeriat ile gençliğini ebedileştirsin. Eğer medeniyet-i İslâmiye bir cism-i namî olsa; Şeriat, deverân-ı demi ve diyanet de hararet-i gariziyyesi olacaktır. Hem de Şeriat-ı Garra Kelam-ı Ezelîden geldiğinden ebede gidecektir.
Ma'ruf umum enbiyanın memâlik-i Osmaniyeden zuhûru, kader-i İlâhiyenin bir işaret ve remzidir ki; bu insanların makine-i tekemmülatlarının buharı diyanettir.. Ve bu Asya ve Rumeli çiçekleri ziya-yı diyanetle neşv-ü nema bulacaktır. Binâenaleyh, herbir mü'min İ'lâ-yı Kelimetullahla mükelleftir.. Ve bu zamanda en büyük sebebi, maddeten terakki etmektir.. Ve a'da-yı terakkiye karşı herkes cihada mükelleftir.. Ve en büyük düşman, gayr-ı mahsûs ve dahilî düşmandır. O da üç büyük düşmandır..
Birincisi:
Fakr,
İkincisi:
Cehl,
Üçüncüsü:
İhtilâftır.
Eğer denilse ki: Onlardaki safvet ve ahlâk-ı hasene bizde yoktur ki taklid mümkin ola?..
Ben de derim: Meyl-i terakkinin ikazıyla bizdeki tenebbüh-ü efkâr ve telâhuk-u efkârdan hâsıl olan tekemmül-ü mebâdî ve ihata-i medeniyet bu safvet ve ahlâkın yerini tutar. Düvel-i ecnebîyenin adâleti bu cevabı isbat eder.
Medeniyet-i İslâmiyenin medeniyet-i hâzıradan farkı, yalnız menahî ve rezâil ve esaret-i nefisten men'dir. Hem de kamet-i merdane-i isti'dad-ı millimize kadınların libası gibi süslü sefâhet ve hevesat yakışmıyor. Zîrâ bir erkek bir kadının kametinde istihsan ettiği libası giyse rezil olur.. ve bilakis!..
Elhasıl:
Çürük olan mesâvi-i medeniyeti hudud-u hürriyet ve medeniyetimize girmekten seyf-i Şeriat ile yasak edeceğiz. Tâ ki medeniyetimiz, bu âb-ı hayat-ı Şeriat ile gençliğini ebedileştirsin. Eğer medeniyet-i İslâmiye bir cism-i namî olsa; Şeriat, deverân-ı demi ve diyanet de hararet-i gariziyyesi olacaktır. Hem de Şeriat-ı Garra Kelam-ı Ezelîden geldiğinden ebede gidecektir.
Ma'ruf umum enbiyanın memâlik-i Osmaniyeden zuhûru, kader-i İlâhiyenin bir işaret ve remzidir ki; bu insanların makine-i tekemmülatlarının buharı diyanettir.. Ve bu Asya ve Rumeli çiçekleri ziya-yı diyanetle neşv-ü nema bulacaktır. Binâenaleyh, herbir mü'min İ'lâ-yı Kelimetullahla mükelleftir.. Ve bu zamanda en büyük sebebi, maddeten terakki etmektir.. Ve a'da-yı terakkiye karşı herkes cihada mükelleftir.. Ve en büyük düşman, gayr-ı mahsûs ve dahilî düşmandır. O da üç büyük düşmandır..
Birincisi:
Fakr,
İkincisi:
Cehl,
Üçüncüsü:
İhtilâftır.
Yükleniyor...