Eğer din namıyla olmasa, biçare avam mazi tarafa dönüp gidecekler, zaman-ı saadete sizi şekva edeceklerdir.

İkinci şecere-i tuba, ceydi-i şebabete mazhar olan medeniyetimizdir. Zira şeriat, mehasin-i medeniyete emr ile beraber, medeniyeti inkıraza sevk eden ve ihtiyarlatmakta olan sefahet ve israfat ve maişetteki müthiş müsavatsızlıktan nehyediyor.

Üçüncü şecere-i tuba, ikbal-i istikbalimizi temin eden diyanet-i kâmilemizdir. Zira meşrutiyette şeriat, esas-ı evvel-i medeniyetimizin deveran-ı demi yerine geçmiş olan Şeriat-ı Ahmedîyi teneffüs ve terakkiyat-ı efkâr ile onun mülevves olan hikâyat ve israiliyat ve teşbihattan tasfiye edileceğinden, küre-i arzın deveran-ı demi yerine geçecektir. Veyahut şems-i İslâmiyet sema- siyasette sehab-ı muzlimden halâs olduğundan, kamer-i medeniyeti tenvir ve Asya tarlasının çiçeklerini tenmiye ve tezyin edecektir. Zira din esası olduğu halde, hamele-i şeriat, dâhî ve siyasî adamlar olacaklar ve İslâmiyeti o hikâye-i israiliyattan tecrid edecek ve sileceklerdir.

اَلْفَضْلُ مَا شَهِدَتْ بِهِ الْاَعْدَٓاءُ

"Yeni dünya"nın en meşhur feylesofu demiş ki: "İslâmiyet çıktığı zaman ateş-i cevval gibi, odun parçalarına benzer sair edyan ve efkârı bel'etti. On iki asırda iki yüz milyonun rehber-i hayatı olmuş ve o hakaik-i ulviye müsademat-ı âleme karşı hâsiyetini ve hakikatını muhafaza etmekle şimdi mir'at-ı mücellâ gibi Muhammed-i Arabî'yi nazarımızda tecessüm ettiriyor."

(Mâba'dı var) Said-i Kürdî

* * *


Yükleniyor...