efkârla hasıl olan netaici teşerrüb ve tegaddi ile büyümesi nisbetinde, Şeriat-ı Garra aynen maddî zîhayat gibi tevessü' ve intibak edeceğinden ezelden gelip ebede gideceğine bürhan-ı bahirdir.
{(2) Misbah'da "delil-i kat'îdir" tarzında. }
Asr-ı Saadet, sadr-ı evvelin hürriyet ve adalet ve müsâvâtı -bahusus o zamanda- delil-i kat'îdir ki,
{(3) Misbah'da "bürhan-ı bahirdir" tarzında.}
Şeriat-ı Garra müsâvâtı, adaleti ve hürriyet-i hakkı cemî'-i revabıt ve levazımatıyla câmi'dir.
İmam-ı Ömer (R.A.) ve İmam-ı Ali (R.A.) ve Salahaddin-i Eyyubî-i Kürdî (R.H.) âsârı bu müddeaya delil-i alenîdir. Buna binaen kat'iyyen hükmediyorum: Şimdiye kadar noksaniyatimiz ve tedenniyâtımız ve sû'-i ahvalimiz dört sebebden gelmiş:
1- Şeriat-ı garranın adem-i müraat-ı ahkâmından..
2- Bazı müdahinlerin keyfemayeşâ sû'-i tefsirinden..
3- Zahirperest âlim-i cahil, veyahut cahil-i âlimin taassubat-ı nâbemahallinden..
4- Sû'-i tali' cihetiyle, sû'-i intihab tarîkıyla müşkil-üt tahsil, Avrupa mehasinini terk ederek, çocuk gibi heva ve hevese muvafık zünub ve mesavî-i medeniyeti tutî gibi takliddir ki, bu netice-i seyyie zuhûr ediyor. Memurîn hakkıyla vazifesini îfa etse, memur olmayan ilcaât-ı zamana muvafık sa'yetse, sefahete vakit bulmayacaktır.
{(1) Misbah'da "bu bir mizan-ı ta'dildir" cümlesi de vardır.}
Bu iki kısmın herhangisinden bir ferd, sefahete inhimak gösterdi ise, bu heyet-i içtimaiye içinde muzır bir mikrop suretine giriyor.
Beşinci Hakikat:
Zaman-ı sâbıkta (salifde) revabıt-ı içtima' ve levazım-ı taayyüş
{(2) Misbah'da "revabıt-ı ictimaıye ve levazım-ı taayyüşiye ve fevaid-i medeniye" ifadesiyledir. }
ve fevaid-i medeniyet o kadar tekessür ve teşa'ub etmediğinden, bazı kalil adamların fikri, devletin idaresine yarı kâfi gibi idi. Amma bu zamanda revabıt-ı içtima' o kadar tekessür
{(3) Misbah Gazetesinde: "revabıt-ı içtimaiye o kadar iştibak-ı levazım-ı taayyüşüye" ifadesiyledir. }
ve levazım-ı taayyüş o derece taaddüd ve semerat-ı medeniyet o kadar tefennün etmiş ki, ancak yalnız kalb-i millet hükmünde olan meclis-i meb'usan ve fikr-i ümmet makamında olan meşveret-i şer'î ve seyf ve kuvvet-i
{(2) Misbah'da "delil-i kat'îdir" tarzında. }
Asr-ı Saadet, sadr-ı evvelin hürriyet ve adalet ve müsâvâtı -bahusus o zamanda- delil-i kat'îdir ki,
{(3) Misbah'da "bürhan-ı bahirdir" tarzında.}
Şeriat-ı Garra müsâvâtı, adaleti ve hürriyet-i hakkı cemî'-i revabıt ve levazımatıyla câmi'dir.
İmam-ı Ömer (R.A.) ve İmam-ı Ali (R.A.) ve Salahaddin-i Eyyubî-i Kürdî (R.H.) âsârı bu müddeaya delil-i alenîdir. Buna binaen kat'iyyen hükmediyorum: Şimdiye kadar noksaniyatimiz ve tedenniyâtımız ve sû'-i ahvalimiz dört sebebden gelmiş:
1- Şeriat-ı garranın adem-i müraat-ı ahkâmından..
2- Bazı müdahinlerin keyfemayeşâ sû'-i tefsirinden..
3- Zahirperest âlim-i cahil, veyahut cahil-i âlimin taassubat-ı nâbemahallinden..
4- Sû'-i tali' cihetiyle, sû'-i intihab tarîkıyla müşkil-üt tahsil, Avrupa mehasinini terk ederek, çocuk gibi heva ve hevese muvafık zünub ve mesavî-i medeniyeti tutî gibi takliddir ki, bu netice-i seyyie zuhûr ediyor. Memurîn hakkıyla vazifesini îfa etse, memur olmayan ilcaât-ı zamana muvafık sa'yetse, sefahete vakit bulmayacaktır.
{(1) Misbah'da "bu bir mizan-ı ta'dildir" cümlesi de vardır.}
Bu iki kısmın herhangisinden bir ferd, sefahete inhimak gösterdi ise, bu heyet-i içtimaiye içinde muzır bir mikrop suretine giriyor.
Beşinci Hakikat:
Zaman-ı sâbıkta (salifde) revabıt-ı içtima' ve levazım-ı taayyüş
{(2) Misbah'da "revabıt-ı ictimaıye ve levazım-ı taayyüşiye ve fevaid-i medeniye" ifadesiyledir. }
ve fevaid-i medeniyet o kadar tekessür ve teşa'ub etmediğinden, bazı kalil adamların fikri, devletin idaresine yarı kâfi gibi idi. Amma bu zamanda revabıt-ı içtima' o kadar tekessür
{(3) Misbah Gazetesinde: "revabıt-ı içtimaiye o kadar iştibak-ı levazım-ı taayyüşüye" ifadesiyledir. }
ve levazım-ı taayyüş o derece taaddüd ve semerat-ı medeniyet o kadar tefennün etmiş ki, ancak yalnız kalb-i millet hükmünde olan meclis-i meb'usan ve fikr-i ümmet makamında olan meşveret-i şer'î ve seyf ve kuvvet-i
Yükleniyor...